18 Mart 2009 Çarşamba

Balbay ve yardakçıları, buyursun açıklasın!

Mustafa Balbay üzerinden “Basın özgürlüğü kısıtlanıyor” propagandası yapanlar, bakalım şimdi ne diyecekler?
Ülkenin polisi, savcının emri ile bir gazeteciyi gözaltına almış. Savcı tutuklanmasını istemiş. Mahkeme hakimi, son dakikada tutuksuz yargılanmak üzere tahliye kararı vermiş.
Akabinde, gözaltı sırasında elkonulan bilgisayarlar uzun bir incelemeye tabi tutulmuş, deliller ele geçirilmiş. Kişi tekrar gözaltına alınmış. Savcı yine tutuklanmasını istemiş. Hakim de son deliller ışığında, tutuklama kararı vermiş!
Yardakçıların sergiledikleri tavırlar, tutuklama kararına itirazın reddedilmesinden önce olduğu için, üç hakimin de, sonradan bu tutuklama kararına itirazı reddetmesi ile ilgili yorumda bulunmuyorum.
Şimdi Mustafa Balbay üzerinden basın özgürlüğü edebiyatı yapanlar, kitap kampanyalarına katılıp imza atanlar, mesai saati içinde görevi terkedip, gazetesine destek ziyaretinde bulunanlar, hep birlikte buyursunlar..
Evet buyrun beyler bayanlar.. Buyrun söyleyin, şu notlarda bahsi geçen konuşmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Örneğin; “GATAkulli” ile tahliye edilen bir emekli generalin şu cümlesini nasıl yorumluyorsunuz: “Gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç alamıyoruz. Öte yandan da bu iktidar, yapacağı her şeyi yapıyor..”
Bir komutan.. Ve anayasal usule göre göreve gelmiş iktidar.. Komutan, anayasal usule göre göreve gelmiş iktidara karşı, “güçleri birleştirmek”ten bahsediyor! Ve karşısındaki kişi de, basın özgürlüğü diye sahip çıkılan Mustafa Balbay!
Bu cümleye karşı, Balbay ne diyor?
Onunki daha ilginç: “Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz. Bir de bu iş gazete anlamında yazarlardan çok, gazete yönetimlerinin işi... Sonuç alınabilmesi için; gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım. O zaman çoğalır bu iş. Geçmişte de böyle olmuştu. 28 Şubat döneminde mesela.”
Haydi buyrun, basın özgürlüğü diyerek hop oturup, hop kalkanlar.. Buyrun bir izah getirin, Balbay’ın bu cümlesine..
“Bir tane yazarı kafakola almakla, bir muhabirden destek almakla vakit harcamaya gerek yok” diyor Balbay..
Onun çözüm teklifi, toplu bir harekât. Gazetelerin yönetimlerini komple kafakola almak.. ‘Gazete yönetimini ele geçirince, yazarları zaten ele geçirirsin’ demek istiyor Balbay..
Haydi buyrun, basın özgürlüğünden yana olanlar, ne dersiniz bu işe?
İmza attığınız kitaplarda ne yazıyor eminim bakmıyorsunuz bile.. Bari şu ifadeye bakın.. Bakın da iki satır bir açıklama getirin; “Ne amaçla söylenmiş ‘Yazarlardan çok, gazete yönetimlerinin işi’ cümlesi?”
Bu konuda çok mu zorlanıyorsunuz?
Size daha kolay gibi görünen sorularımız da var.. Mesela, Balbay beyefendi şöyle demiş Jandarma Genel Komutanı’na: “Sizin bir numara (dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök) ile sizin kafanızdakileri yapmak çok zor.”
Acaba Balbay ne demek istemektedir? Komutanın kafasındaki nedir? Nedir ki, onun kafasındakini, ‘bir numara’ başta iken yapmak çok zordur?
Ve “bir numara başta iken istenilenin yapılamayacağı” belli olduğuna göre, “bir numara için ne düşünülmekte”dir?
Ve tüm bunlar, sizce legal işlerden midir?
Bu sorular, ilk partideki sorulardan daha zor oldu değil mi?
Öyle ise, bunları da geçelim..
Balbay’ın konuşmalarından bir bölüm daha aktaralım:
“Siz tamam, bütün kuvvet komutanları tamam, bloksunuz.. Ama üstünüz olmayınca olmuyor!”
Buyrun; basın özgürlüğünden dem vuran, “Bir gazetecinin tutuklanması, hiç doğru olmadı” diyen kartel yazarlarından Balbay’a destek çıkanlar.. Gazetelerinin birinci sayfasında beyaz bölümler bırakarak, tutuklamayı protesto eden İbrahim Yıldız’lar.. “Biz de darbeye karşıyız. Bundan önceki darbelerde ilk içeri alınanlar arasında ben de vardım” diyen Ali Sirmen’ler.. Buyrun açıklayın; “Kuvvet komutanları blok halinde tamam. Ama üstteki olmayınca olmuyor!” ne demek?
Ne yapacaktı Balbay ve komutanlar, Antalya’da tatile çıkmayı düşünüyorlardı da, “Üstteki gelmeyince tatilin tadı çıkmaz” diye mi hayıflanıyorlardı?
Anlıyorum, sorular kolaylaşacağına, gittikçe zorlaşıyor..
Ama kusura bakmayın, bir soru daha yönelteceğim..
O gazeteci diyerek destek verdiğiniz Balbay, kendi notlarına şöyle bir anı not etmiş.. Jandarma Genel Komutanı’na demiş ki kendileri: “İşte Kara, Genelkurmay olur, siz Kara’ya geçersiniz, İzmir’deki Jandarma olur, İstanbul’dakini de artık ne yaparsanız.”
Komutan da, akıllıca bir soru yöneltmiş kendisine: “Ya o, siz gidin derse?”
Balbay’ın cevabı da ondan ilginç: “Diyemez. Tümünüzü karşısına nasıl alır?”
Burada bahsedilenler ne acaba?
Balbay ile Jandarma Genel Komutanı değil de, birisinin torunu ile diğerinin küçük çocuğu, askercilik mi oynuyorlardı acaba? Deniz kenarında, kumdan kaleler yapıp, savaş taktikleri mi geliştiriyorlardı?
Efendim, duyamadım “basın özgürlüğü savunucuları”? Ne diyeceksiniz bu muhabbete?

Ali Karahasanoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder