17 Mart 2009 Salı

Krize karşı aile boyu direniş

CNN Türk muhabiri, sanayimizin kalbi Kocaeli’nde bir kadın çalışana soruyor:
Ne durumdasınız?
- Vallahi bugüne kadar direndik. Ama artık tıkandık.
Maaş almadan mı çalışıyorsunuz?
- Evet. Maaş yok. Ama çalıştık. Patronlarımız işi çevirmek için çok uğraştılar. Ama olmadı.
Peki maaş almadan nasıl geçindiniz?
- Vallahi ailemizin yanına taşındık. Kredi kartlarına yüklendik. Böyle idare etmeye çalışıyoruz. Belki işler düzelir diye direndik ama tıkandık. Patronlarımız da çok uğraştılar, bankalara başvurdular ama prosedür çok fazla. Sonuç alamadık.
Muhabir hemen yanındaki gence soruyor:
Siz de askerden geldiniz, işsizsiniz?
- Evet. Askerden geleli bir ay oldu. Giderken işler çok iyiydi. Ama şimdi eski işe dönmenin imkânı yok.

Aile bağları
Türkiye, krize karşı aile boyu direniyor. 2000-2001 krizine de böyle direnmişti. Türk toplum yapısı, aile anlayışı krize karşı bir avantaj. Bir ailede bir maaş kalsa, o paylaşılıyor. Gençler ailelerinin yanına taşınabiliyor. Tek bütçeyle birkaç aile geçinmeye çalışıyor. Bu sosyolojik avantaj, “sosyal devlet”in yerini alıyor. Feodal kalıntılar sosyal güvenlik sistemi gibi işliyor.
CNN Türk’te, “anne-baba evine” taşındıklarını söyleyen genç kadın bir istisna değil. Son dönemde aile yanına taşınmalar arttı. Özellikle kirada oturan gençler, ailelerinin yanına dönüyor. Evi olanlar da yine aile yanına gidip evini kiraya vermeye çalışıyor.
Bu gerçek 2000-2001 krizinde de dile getirilmişti. Aynı dönemde krize giren Arjantin’de halk sokaklara dökülmüş, marketleri yağmalamıştı. “Böyle bir şey Türkiye’de yaşanmadıysa” demişti sosyologlarımız, “aile dayanışması” geleneğindendir.
Tabii, ekonomik krizle, işsizlikle mücadele tek başına gelenek-görenekle çözülecek bir iş değil.
Türkiye’nin gerçek gündeminin işsizlik olduğunu TÜİK rakamları bir kez daha ortaya koydu. Rakamların dili, seçim meydanlarındaki söylemle örtüşmüyor. Türkiye, tarihinin en büyük işsizlik sorunuyla karşı karşıya.

Rekor işsizlik
TÜİK’in rakamlarına göre, işsizlik oranı yüzde 13.6 düzeyine çıkmış durumda. Her 100 kişiden 14’ü işsiz.
Bu bir rekor. Bundan önceki en yüksek işsizlik oranı 2004’te yüzde 12.4 olarak görülmüştü.
Gençlerle ilgili rakamlar daha da çarpıcı. Gençler arasında işsizlik oranı yüzde 25.7. Bunun anlamı da her 4 gençten birinin, hatta her 3 gençten birinin işsiz olduğu.

Kentlerde durum
Yine TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre, işsizlik oranı kentlerde yüzde 15.4, kırsal kesimde ise yüzde 10.6 düzeyinde. Kırsal kesimde oranın düşük olmasının nedenlerinden biri de kırsal yaşam tarzının bir sonucu olan “gizli işsizlik” oranının işsizlik sayılmaması.
Bir iş yapıyormuş gibi görünen ama bir kişinin yapacağı işi aile işçisi olarak iki veya daha fazla kişinin yapması. Buna karşın kırsal kesimdeki işsizlik 2.6 puan artmış durumda.

Etkili önlemler
Yerel seçimler, ekonomik krize karşı alınması gereken önlemleri geciktirdi. IMF ile anlaşma bunun somut örneklerinden biri. Nitekim seçime az kala IMF ile yeniden temasa geçilmesi bile piyasaların ateşini kısmen düşürdü.
Piyasayı canlandırmak üzere alınan vergi indirimi kararları da olumlu, ancak geç alınmış kararlar olarak karşılandı.
Siyaset, ekonomik krizin önüne geçti. Ancak, rakamlar krizin saklanamayacak boyutlarda olduğunu gösteriyor.
Artık zaman yitirilmemeli...
Aile bağları, hızla büyüyen işsizliğe bir yere kadar dayanabilir.

Fikret Bila

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder