20 Mart 2009 Cuma

Hakikatin diriliş halleri...

Bahar geliyor. Erikler çiçek açmış. Bahçelerde, yol kenarlarında, işyerimin tam karşısında erikler çiçek açmış. Bu ne azamet Ya Rabbi! Bu ne nezaket Ya Rabbi! Bu ne ihtişam! Diğer ağaçlar tomurcuklarını patlattı patlatacak. Çiçeklerin yanında da minicik minicik yapraklar uç veriyor. Hayat işte. Alemi devran. Tabiat yeniden; bir daha canlanıyor. Toprak harekete geçmiş, bir yeniden yapılanma çabası daha başlamış vaziyette. Bir canlılık, bir canlılık ki insanın içi kıpır kıpır oluyor. Kuşlar, çiçekler, ağaçlar. Masmavi bir deniz, berrak bir gökyüzü...

Her şey ne kadar da doğal...

Her şey ne kadar sade ve sevimli...

Kuşların ötüşü bile araba gürültüleri arasında duyulmakta.

Kuşlar bile gürültüye, havayı istila eden egzoz gazına direniyorlar.

Hayat bir ucundan alıp götürüyor. Bir ucundan mübarek kılınmak için gayret ediyor. Bir ucundan da eyvah! Bir ucundan acı, bir ucunda elem, bir ucunda vahamet saçılıyor ortalığa.

Hayatı güzelleştiren küçük şeylerin önemini idrak ise bir hâlin tasavvuru olsa gerek... Hayatı güzelleştiren şeyler. Çiçekler, güller, ağaçlar ve çocuklardan oluşan bir armağan buketi. Hele çocuklar. Hayatın şartı olan çocuklar. İnsan neslinin devamı... Bizi hayata bağlayan çocuklar. O küçük, o minik, o evlerimizin saadet kaynakları. O, an an büyüyen ve nasıl büyüdüklerini dahi zaman içinde unuttuğumuz ve birden; birer genç kız, birer delikanlı olduklarının farkına vardığımız çocuklar...

Onların terbiyeleri,

Onların eğitimleri,

Onların hayatları.

Bir başlangıç.

Hayata bir başlangıç...

Erikler çiçek açmış.

Sokaklar cıvıl cıvıl...

Eriklerin çiçek açtığı zamanda, tabiatın harlanıp canlandığı günlerde, insan onurunu zedeleyen, hor gören, aşağılayan haddini aşmış zihniyete ne demeli. Güzel günleri beklerken ne demeli güzellikleri yağmalayan kaba kuvvet özlemcilerine. Taze fidanların, nazenin bedenlerin ruhlarında boy atmaya başlayan masumiyetin şeytani bir şekilde yok edilmesi ne kadar acı. Hâlbuki bir erik çiçeği gibi hayata gülümsemek ne kadar anlamlı...

Ne kadar güzel, güzel olanı özlemek... Hep ümitler içinde olmak. Yeniden bir diriliş ümidi:

Şatilla'nın çocukları büyümeye

hazırlanırken

Ölümün secdesini gördüler

yıllar önce

Şükürler olsun Tanrım dediler

bu dünya

Bir tarladır bizim için

Annemizin kucağı gibidir aslında

Orada ısınır yüreğimiz

Orada açılır gözlerimiz hakikate.

Şeyh Sadi-i Şirazi demiş ki: "Zalim öldükten sonra daima lânetle yâd edilir. Senin gaddarlığından dolayı mazlumların gözüne uyku girmiyor. Sen nasıl uyuyabilirsin? Hayret edilecek şey doğrusu. (Bustan, Sf: 63)

Nurettin Durman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder