24 Mart 2009 Salı

Daralma bütçeyi vuruyor

Küresel kriz, dünya ekonomilerinde ciddi hasarlar bırakırken, bütçelerde de rekor açıklara yol açıyor.
ABD'de, eylülde sona erecek olan 2009 mali yılı tahmini bütçe açığının 1,75 trilyon dolar olması bekleniyor. Ülke GSYH'sının yüzde 12,3'üne denk gelen bu tutar, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülen en büyük açık. Hem tutar, hem nisbi olarak.

Açığın bu kadar büyük olmasının sebebi, batık bankalar ve şirketlere aktarılan paraların yanı sıra ekonomiyi canlandırmak için açıklanan tedbir paketleri. Sadece ABD değil, Kanada'dan AB ülkelerine ve Japonya'ya kadar pek çok gelişmiş ülke, ekonomideki çöküşü durdurabilmek için bütçede açık verme pahasına tedbirler açıklıyor. Kemer sıkmanın krizi daha da derinleştireceği korkusu var çünkü.

Böyle olunca ülkeler, hükümetler bütçe sorunuyla boğuşuyor. Bir yanda durgunluk sebebiyle azalan ve azalması beklenen bütçe gelirleri, diğer yanda artan harcamalar.

2009'un ilk iki ayına ilişkin bütçe rakamları, Türkiye'de de gelirlerin neredeyse yerinde saydığını, harcamalarınsa arttığını gösteriyor. Maliye Bakanlığı'nın verilerine göre, şubat ayındaki bütçe açığı 7,39 milyar TL olarak gerçekleşti. Yılın ilk iki ayına ait toplam rakam ise 10,36 milyar TL. Bu, yıl sonu için öngörülen 10,4 milyarlık açık hedefine yakın bir tutar.

Açığın temel sebebi, giderler yüzde 35,5 oranında artarken gelirlerin yüzde 2,5 gibi düşük oranda artış kaydetmesi. Gider tarafında, faiz hariç harcamalar yüzde 29,5, faiz harcamaları da yüzde 51,6 oranında artmış.

Gelirlerin bu kadar az artış göstermesinin (enflasyonu dikkate alırsak düşüş söz konusu) sebebi, bütçe gelirlerinin yüzde 80'ini oluşturan vergi gelirlerinin azalması. Yılın ilk iki ayında vergi gelirlerinde yüzde 5,8'lik düşüş var. Geçen yılın ilk iki ayında 29,34 milyar olan rakam, bu yıl aynı dönemde 27,63 milyar TL'ye inmiş.

Detaylara baktığımızda ise, ekonomideki daralma noktalarını net olarak görüyoruz. Mesela motorlu taşıt araçlarına ilişkin ÖTV, yüzde 37,3 küçülmüş. Yani satışların düşmesi doğrudan vergi gelirlerine de yansımış. Sadece üretime ve istihdama değil.

Dayanıklı tüketim malları üzerinden alınan ÖTV'de yüzde 35,2'lik kayıp söz konusu.

Dış ticaretin hızlı bir gerileme kaydetmesi de, bu alandaki vergilerin yüksek oranda düşmesine yol açmış.

Görünen o ki, bir süre önce açıklanan ve üç ay devam edecek olan otomotiv, beyaz eşya ve konuttaki vergi indirimi, vergi gelirlerindeki düşüşü önleme açısından da çok önemli bir adım. Muhtemelen mart ve nisan aylarındaki bütçe sonuçları, ÖTV'deki düşüşün hafiflediğini gösterecek. Yarı yarıya yapılan indirime rağmen.

Hatırladığım kadarıyla Türkiye, ilk kez bir krizle mücadele ederken ciddi boyutta vergi indirimine gidiyor. Oysa bizler için kriz demek, bir anda yükselen faiz, kur ve enflasyon yanında olağanüstü vergiler demekti.

Eğer kamu kesimi de, özel sektör gibi, ciddi borç yükü altında bulunsa, bütçe dengeleri eskisi gibi zayıf olsaydı, büyük sıkıntılar yaşayabilirdik. Ve bu tür tedbirlere müracaat etmek hayal olabilirdi. Şu ana kadar herhangi bir batık faturasının ortaya çıkmaması da büyük bir avantaj. Bu sayede tedbirler, ekonomiyi canlandırmaya odaklanabiliyor. Ama yine de dikkati elden bırakmamak gerekiyor. Henüz dünyada sular durulmadı.

Kadir Dİkbaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder