27 Mart 2009 Cuma

Kimi sürgüne göndersek?

İki gün sonra, sandık başına gidiyoruz.
Sadece birileri için değil...
Birilerine de karşı oy kullanacağız.
Siyasi tercihinde herkes, hür olduğuna göre...
Kime oy vereceğiniz, size kalsın.
Asıl kime vermeyeceksiniz?
Bana, onu söyleyin!
***
Taraftarlık, güçlü bir motivasyondur.
Ama karşıtlık çok daha güçlü.
Hatta kime taraftar olduğunuz...
Çoğu zaman kime karşı olduğunuza bağlıdır.
Lehte oylar, esasen aleyhte oylardır.
Birinin lehine olan, diğerinin aleyhine...
Birine muhalif olmak, diğerinin yanına iter, bizi.
Seçmen davranışlarını, son kararda aleyhte tavır belirler.
En kötüsüne karşı, daha az kötüsüne razı oluruz.
Bazan en iyi seçeneğimizi bu uğurda feda ettiğimiz bile olur.
Yeter ki ‘en kötüsü’ kazanmasın, deriz.
Şansı yüksek görünen rakibine atarız, oyumuzu.
Biz seçmenler, işte böyleyiz.
Kendimizi yakından tanıyalım istedim ki...
Kime karşı oy kullanacağımızı iyi düşünüp...
Öyle gidelim, sandıklara...
***
Hatırla ey seçmen!
En az kimin kazanacağı kadar...
Kimin kaybedeceğine de sen karar vereceksin.
Madem ki öyle...
Gel, Atina demokrasisi gibi düşünelim.
Bu kez kaybedene oynayalım.
Kimin sürgüne gitmesini istiyorsak...
En güçlü rakibine verelim, oyumuzu.
Siyaset sahasında mıntıka temizliği olsun...
***
Bundan çok evvel Atina’da...
Milattan da evvel...
İşler böyleydi.
Kalacakları değil, gidecekleri seçmek için oylama yapılırdı.
Sürgün demokrasisi, diyorum.
Kime en çok oy çıkarsa...
O kazanmaz, tersine kaybetmiş olurdu.
Toplanıp çıkardı, sürgüne...
Atinalılar, kimi sürgüne göndereceklerine karar verirdi.
Kimin kaybedeceğine!...
***
Kazanmasını istediklerimiz, çok farklı olabilir.
Orada uzlaşmamız zor, belki.
Ama gitmesini istediklerimize karşı...
Neden oylarımızı birleştirmeyelim ki?
Kimin, oyun dışına atılacağıysa mesele...
Kimin, asla kazanmaması gerektiğiyse...
Eminim büyük çoğunluk, aynı hedefte buluşuruz.
Çünkü karşıtlık, taraftarlıktan daha iyi birleştirir, bizi.
Hem böylece...
Oylarımız, en iyi seçeneklerimiz arasında bölünmez de...
Çoğunluk için en kötüsü olan, aradan sıyrılamaz...
Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmayız, biz de.
***
Ben, sürgüne gönderelim demiyorum.
Burada kalsınlar.
Sadece önümüzü tıkayanlara yol vermeyelim.
Üst üste faul yapanlara kırmızı kart gösterin, yeter.
Şimdi elinize geliyor.
Bu fırsatı iyi kullanın.
Yoksa, yazık olur.
Boşa gidecek olan, ömür bizimdir.
Türkiye’yi ağırlıklarından...
Demokrasimizi, ayak bağlarından...
Çözümü, sorun odaklı siyasetçilerden...
İsterseniz, siz kurtarabilirsiniz.
***
Oylarınıza müracaat vakti geliyor.
Kim kaybederse kaybetsin.
Kazanan, siz olun.
Kazanan, demokrasi olsun.
Kazanan, Türkiye olsun.
***
Siyaset, halka hizmet yarışıdır...
Bu yarıştan siz, bir şey kazanmıyorsanız...
Yanlış giden şeyler var, demektir.
İlk iş, hemen oyunculara bakın!
Biliniz ki, sadece doğru rekabet, doğru sonuçlar verir.
Hakem sizsiniz.
Yarışta kimlerin kalacağına da ancak siz, karar verebilirsiniz.
Ki siz, kimin pozitif rekabet yaptığını...
Kimin negatif rekabetten medet umduğunu, çok iyi bilirsiniz.
Bazı sorunları ancak siz, çözebilirsiniz.
Bu yetki, münhasıran size aittir.
Karar sizin.
***
Siyasetin kalitesini düşürenlere;
millet iradesini bloke edenlere;
değişime direnenlere;
siyasete sorun çözdürmeyenlere;
demokratik rekabetin dışına çıkanlara;
‘fair play’ istemeyenlere;
rakibine kaybettirmek için, millete kaybettirenlere;
terör ve şiddetten beslenenlere;
devletle milleti kavga ettirmeye çalışanlara;
yapmak yerine bozmayı seçenlere;
rejim üzerinden siyaset yapanlara;
tahrikçilere, tehditçilere;
illa kavga, gürültü olsun; çatışma, gerilim çıksın diyenlere;
kendileri kazanmayacaksa milletin kazanmasını istemeyenlere;
isterseniz siz, ‘dur!’ diyebilirsiniz.
Onlara unutulmaz bir ders verebilirsiniz.
İşte, fırsat geldi.
Seçim, sizin.
Oy pusulasını alın, önünüze.
Atinalılar gibi...
Kimi istediğinizi, koyun bir kenara.
Kimi istemediğinize, karar verin.
Gözünüz kapalı, karşısındakine basın mührü.
Gelin Türkiye’nin önünü, siyasetin önünü, demokrasinin önünü açmak için oy kullanın.
Haydi sandık başına!

Siyasetin iyisi de, kötüsü de...
Siyasetçimizde sınıf bilinci yok, demiştim ya .
Size hem iyi, hem kötü haberlerim var.
Kötüsü şu:
İkinci Ergenekon iddianamesine bakılırsa...
Cunta, sadece hükümeti, sadece Meclis’i devirmeye teşebbüs etmemiş.
Ordunum emir komutasına da...
Siyasi partilerin liderlerine de darbe planlamış.
AK Parti, CHP, MHP ayırt etmemişler.
Hepsinde iç darbeler hazırlanmış.
Erdoğan’ı da, Baykal’ı da, Bahçeli’yi de devirmek istemişler.
Peki ya liderler... ya siyasi partiler...
Onlar, darbecilere karşı ortak bir duruşa sahip mi, hiç?
Sınıf bilinciyle de olsa, dayanışmaya giriyorlar mı?
Baksanıza, Baykal’ın söylediklerine?
Hâlâ bindiği dalı kesmeye çalışıyor.
***
Ve iyi haberim:
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun talihsiz kazasından sonra...
Sınıf arkadaşlarının hatırasına saygıda birleşti, liderler.
Miting programlarını iptal ettiler.
Acıyı, hüznü paylaştılar.
Yasta da olsa dayanışmayı bildiler.
Az şey değildir.
Demek ki, oluyormuş!
***
Yekününe bakınca, hem iyimserim, hem de kötümser.
İkisi için de nedenlerim var.
Haksız mıyım?

Akif Beki

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder