23 Mart 2009 Pazartesi

Kapitalizm, imparatorluğun üzerine çökerken...

Evet, kapitalizm de imparatorluk da çöküyor. Aşırı modernite saplantısından yorgun düşenler bunu şiddetle reddediyor. "Olsa olsa Amerikan kapitalizmi çöker, Japon ya da Avrupa kapitalizmi ile yola devam ederiz" demeye getiriyorlar.

Oysa, daha önce burada değindiğimiz gibi, "ekonomik krize iktisatçıların önereceği bir şey yok, bilgeleri, feylesofları, simyacıları yardıma çağıralım." Zira benim de savunduğum kısa vadeli çözümlerle bu kriz yerini sadece daha büyüğüne terk etmek üzere ötelenmiş olur. O kadar. Her seferinde ise hatalardan ders çıkarma ve tedavi etme şansı azalır. Orta vadeli tedbirler bağlamında savunduğum uluslararası düzenin yeniden inşa edilmesi de şart. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek G-20 zirvesine "uluslararası büyük bir ortak fonun kurulması" yolundaki taleple gidiyor. Bu bizim acil tedbirler paketimizde var. Oysa önceki gün açıklanan Rusya'nın talebi "küresel ortak para biriminin ikamesi" yönünde. Bu da bizim orta vadeli paketimizde vardı.

Şimdi G-20 içerisinde olup da esas uzun vadeli kalıcı çözümü önerecek bir yiğit aranıyor. O yiğit bence Türkiye'den çıkmalı. Hem zirvede bunları anlatmalı hem de Türkiye'ye geldiğinde Obama'yı ciddiyetle karşısına alıp bunları konuşmalı.

Ünlü sosyolog Wallerstein'in ifade ettiği gibi "Batı'da serbest iradenin ve determinizmin sonu" geldi. Bütün evreni basit bir rasyonalite algısına indiren hazcı ve tatminci (hedonist) felsefe büyük bir kirlilik ve yabancılaşmaya neden olarak arkada koca bir çevre ve insan çölü bıraktı. Tuzlanan tarım toprakları gibi ortalık ebediyen kaybolan nesiller enkazına döndü. "Ekini (ekonomi) ve nesli talan edip yağmaladılar." (Bakara 2/205).

Tarih gösteriyor ki, büyük güç kaymalarının yaşandığı ortamlar çok tehlikelidir. ABD, çöküşünü durdurmak için II. Dünya Savaşı şaşılığından çıkmalıdır. O çağda ABD "altın vuruşu yapacağı" bir silaha sahipti. Savaş sonrasında ise dünya ekonomisinin %45'ini tek başına oluşturuyordu. Şimdi böyle bir şans yok. Bir günde dünya enkaza dönebilir. Artık ilk defa tek çıkış yolu, barış. Şimdi gereken, bunun kuşatıcı felsefesinin ikamesi.

Bunun ekonomideki karşılığını kısaca sıralayalım:

Bir, ekonominin tanımı acilen ve yeniden yapılmalı. Ekonomi, "kıt kaynaklarla sonsuz arzu ve isteklerin tatmin edildiği" bilimsel bir alan olarak tanımlanıyor. Bu yüzden insan ve kıt kaynaklar üzerinde Darwinist bir yıkım sürüp gitmektedir. Tersine iktisat, "Allah'ın yeterince bahşettiği rızıkları adil ve etkin kullanarak, sınırlı insan ihtiyaçlarını karşılayan bir sanat alanı" olarak görülmelidir.

Merkeze "hayvani dürtüler" değil, insani ihtiyaçlar alınmalı. Schmucaher'in Küçük Güzeldir'de ifade ettiği gibi, "Atalarımız yaşamıyordu da biz yaşam içinde yaşam mı keşfettik?" J.F. Kennedy'nin 1960 seçim kampanyasında vurguladığı nokta tam da buydu: "Kişi başı düşen gelir ve gayri safi milli hasılanın yüksekliği kavramını kutsayıp, her şeyin başı ilan ettik de ne oldu? Ailelerimiz daha sadakatli, toplumumuz daha yekpare, sohbetlerimiz daha muhtevalı, çocuklarımız daha mutlu, ülkemize olan adanmışlık ve tutkumuz daha yüksek, millet olma mefkûremiz daha asil mi oldu?"

Görmüyor musunuz, insanı zevklerinin ardından giden dolap beygirine döndürüp, artık köprüden önceki "son çıkışa" geldik. Bütün hayvanları evcilleştiren insanın, hemcinsini öldürmekten vazgeçip, kendisi de evcilleşmeli. İnsanın tek ve biricik yakıtı "haz tatmini" değildir. Bilakis, kendisini dönüştürüp geliştirerek meleklerle yarışabilen bir meleke ve kabiliyet sahibidir. Ancak, vuslata ermek için bunun yöntem ve öğretisini bulmak lazım. İnsanlık tarihinin büyük bir "sapması" olan materyalizm bir yol haritası sunmuyor. Her makinenin bir "kullanım kılavuzu" var. İnsan denen muazzam makineyi yapan büyük usta, onun sağlık ve saadet içinde sürdürülebilir bir hayat ikame edebilmesi için rehberini ve kılavuzunu da göndermiştir. Madem "rasyoneliz", artık bu çıkmaz yolu terk etme zamanı gelmedi mi?

İbrahim Öztürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder