27 Mart 2009 Cuma

Güler Sabancı'nın cesareti ve TÜSİAD'ın açmazı

İş dünyasının sorunlarını dile getirmede, üst platform olarak kabul edeceğimiz patronlar kulübü TÜSİAD, üyelerinden farklılaşmaya başladı. Geçen Hafta TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ile yaptığımız görüşmeyi aktarmıştım.

TÜSİAD Başkanı'na Vergi Denetim İdaresi'nin bağımsızlaştırılması noktasında sorularım olmuştu. Arzuhan Doğan Yalçındağ'ın belirttiği gibi vergi denetimleri siyasi kararlar ile şekillenebiliyorsa, o zaman geçmişte yol verilen zenginler veya yolu kesilenleri de sorgulamak gerekmiyor muydu?

Toplantıda sorumun cevabında ilginç bir noktaya daha değineceğim. Aslında cevap beklediğim Arzuhan Hanım olmasına rağmen, uzman görüşlü gruba bağlı medya mensubu da katılmıştı. Yani medyasal katılımlı cevaplar almıştım. TUSİAD sorusuna cevap, medya üyesinden gelmişti.

Toplantıda bir başka nokta daha dikkatimi çekmişti: İşsizlik. İşsizlik konusunda yaklaşımımı defalarca yazdım. Yapısal sorun artık öyle bir tıkanıklık noktaya vardı ki, bir an önce çözülmezse Türkiye'nin geleceği çok karanlık olabilir.

Lâkin bu konuda da TÜSİAD Başkanı'nın fikri daha farklıydı. TÜSİAD, işsizlik sorununun çözümünde asıl problemin ekonomik olduğunu başkanın ağzından (cevap yine medya karışımlıydı) ifade etti. Yani işsizlikle mücadelede ekonomik önlemler yeterli görülüyor TÜSİAD Başkanı'nın gözünden.

Dün Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı'nın konuşmasından aktarıyorum: Türkiye'nin işsizlik konusunun yapısal bir sorun olduğunu belirten Güler Sabancı “yapısal bir sorunumuz var, Türkiye en başarılı büyüdüğü yıllarda yüzde 7 – 7,5 büyüdüğümüz yıllarda dahi işsizliği yüzde 9'un altına indiremedik. Demek ki yapısal bir sorunumuz var. Yani olay sadece kriz falan değil” dedi.

Bu kadar cesur tespite ancak şapka çıkartılır. Gerçekten çok önemli bir tespit yapmış Güler Hanım. Hatta devamı daha önemli: “Bu konu çok boyutlu ve çok katılımcı çözülmesi gereken, bir değil birkaç seri reform gerektiren bir konu.”

Türkiye, yapısal sorunları “ergenekonik” gelişmelerle artırmış bir ülke. Bu ülke, “vatan millet” adına batışa sürüklenebilmiştir. Türkiye eğitim sistemini baştan aşağı yeniden reform etmelidir. Ama ülkemizde öyle bir örgütlenme var ki “aç kalın ama karşı çıkın” anlayışında.

Bugün acilen genç insanlarımıza iş-meslek öğretmeliyiz. Üniversite kapısına yığılmış düz lise mezunlarından kurtulmalıyız. O kapıya gerçekten hak edenler gitmelidir. Gerisi meslek liselerine, akademilere veya meslek kurslarına katılmalıdır. Bizim krizden önce de işsizlik problemimiz hiç bitmemişti ki.

Güler Sabancı'nın bu kadar cesur açıklamaları karşısında acaba TÜSİAD ne yapacak? Yine kendi medya grubunun uğradığı vergi kaçakçılığı konusuna mı odaklanacaklar, yoksa Türk halkının çözüm beklediği konularda toplumsal barış ve uzlaşmanın yolunu mu tercih edecekler? Yoksa Ergenekon iddianamesinde yer aldığı gibi ekonomik durumla ilgili görüntü ihtiyacına yönelik açıklamalar mı yapılacak?

Türkiye “erken emeklilik” ile çökmüştür, batırılmıştır. Fatura 500 milyar doları aştığı gibi gelecek fatura da hayli kabarıktır. Yani geleceği de ipotek altına alınmıştır bir bakıma. Kamu bankaları, özel bankaları geçmişte soyulmuştur ve faturası 40 milyar doları aşmıştır. Ama hiçbir şey bu ülke insanının mesleksiz ve eğitimsiz bırakılarak açlığa mahkûm edilmesi kadar feci değildir.

Vasıfsız insanlar dünyada 50-100 dolara çalışıyor. Artık işgücünün vasıfsız bir şekilde küresel ekonomik düzende rekabet etmesinin imkânı yok. Ya o paraya razı olacak ya da vasfı ile far yaratarak yüksek ücret alacak. Sorun çok net. Ama TÜSİAD Güler Sabancı'ya rağmen görüşünü netleştiremiyor.

İbrahim Kahveci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder