28 Mart 2009 Cumartesi

İman enerjimizdir

İman ettiği Allah'a dayanan ve gücünü O'ndan alan bir insan güçlüdür. Onun güç kaynağı sınırsızdır. Faniler arasından bir faniye, sınırlı güçlerden bir güce dayanmakla, her şeyi var eden ve her şeye bir ecel yazana dayanmak arasında ölçülemeyecek kadar büyük fark vardır. Allah'a iman etmek aynı zamanda sadece O'ndan beklemek, gayrisine minnet etmemektir. Engellere takılmamak, kederler arasında boğulmamaktır. Tek kalmayı göze alabilecek cesaretin kaynağı da bu imandır.

Allah'a iman sayesinde hayatta olmanın anlamı ortaya çıkacağı gibi, ölüm ve ötesinin anlamını idrak etmek de imanla mümkün olmaktadır. Çalışıp ayakta kalmak için, insan olarak onurlu yaşayabilmek için, mevsimlere takılmadan hayatın bütününü görebilen bir göz sahibi olmak için iman ehli olmak lazımdır.

Korkulardan korkmayan, geçmişe ve geleceğe bağlanmayan umut dolu insan da iman ehli insandır.

İnsan, iman ettikten sonra gerçek kimliğini idrak eder. Yeryüzünde Allah Teâlâ'nın halifesi olarak bulunduğunu anlar. Sadece kendisi için yaşayan biri olmayı aşar; insanlığı hatta bütün mahlûkatı kuşatan bir bakış sahibi olur. Günü birlik düşünceler onu ezmez. Var olmasındaki sırları düşünür. Haber izlemez, habere değer işlere imza atar.

İman sahibi biri, üzerinde bulunduğu bir işte yorulunca başka bir iş üzerinden dinlenir.

Hastalığa karşı direnebilen, sıkıntılar anında eriyip gitmeyen insan, iman takviyesi ile hayatta duran insandır.

İman ehli insan kendini yalnız hissetmez hiçbir zaman. Allah ile beraber olduğunu her an hisseder. Sadece günahlarla karşılaştığı zaman değildir onun Allah'ı hatırlaması. Her nefes alışında Allah'ı hatırlar; nefes alıp vermesini ona göre ayarlar. Kendini asla yalnız hissetmez. İlk insandan beri milyarlarca kardeşinin bulunduğunu bilir. Enbiyayı beraberinde hisseder. Salihlerle, şehitlerle, sıddıklarla beraber bilir kendini. Meleklerle yan yana olduğunu, onların beraberliğini asla unutmaz. Onların murakabesini hisseder. Cephesi bellidir onun. Hakkı tutar kaldırır. Batılın neden var olduğunu müdriktir aynı zamanda.

İman ehli insan yeryüzü nimetlerinin sahibi olmayı ister; ama nimetleri nimet olarak kullanır, onlara tapınmaz. Bir dilim ekmeğe muhtaç olacak olsa o, imanıyla ayakta kalır. Fırınlara sahip olduğunda da yine aynı ciddiyetiyle imanı onu ayakta tutar. Onu nimetlerin varlığı veya yokluğu değil imanı yönlendirir. Şımarmaz şükreder. Feryat etmez sabreder.

İman örnekleri

İmanın tarihteki en mükemmel örneği şüphesiz nebilerdir. Bir gün nebi olanı da on asra yakın bir zaman nebi olanı da aynı imanı yaşadılar. Onların imanları Rableri tarafından beğenildi, bize örnek gösterildi. İnsanlar arasında bir insan oldukları halde, insanüstü denebilecek gayretler gösterdiler. İmanlarının hakkını vermek için çalıştılar. Bütün insanlığı bağırlarına bastılar. Bir kişi için bin yıl çalışmaya razı oldular. Gece ile gündüzü ayırmadılar.

İmanın en güzel örneklerinden birinin sahibi de Ashabı Kehf'tir. Kalpleri taşlaşmış ve gözü dönmüş bir güruhun ortasında Allah'a imanı haykırdılar. Ölüm korkusu onları yıldırmadı. Kur'an, onların samimiyetlerine binaen yaptıkları işi ebedileştirdi. Ayet ayet okunan ve örnek verilen mücahitler olarak bize tanıtıldılar. Delikanlıca tavırları bütün nesillere örnek oldu. Yaptıkları iş Kur'an'a sure ismi olarak geçti. Onların üzerinden mucizelerin en büyüklerinden biri insanoğluna gösterildi. Onların ortaya koyduğu, imanlarından başka bir şeyleri de yoktu. Saf ve güçlü bir imanları vardı sadece. O imanla yola çıktılar. Yolları cennete uzandı.

İmanın en muhteşem örneklerinden biri de Âsiye'nin imanıdır. Âsiye, insanlık tarihinin en azgın tağutlarından biri Firavun'un eşi idi. Eşi ilah olduğunu iddia ederken o, Allah'a imanını saklı tutuyordu. Vakti gelince de sarayının bahçesine çivilenerek öldürülme pahasına da olsa imanını ilan etti. Ölüm tehdidinden yılmadı. Elinden kaçacak saraya ve dünya nimetlerine hiç aldırış etmedi. Evirip çevirmedi, özür dilemedi. Şartları kollamak gibi bir esneklik göstermedi. İmanını öyle haykırdı ki, çok geçmeden Firavun'un sarayı o haykırışla çöktü.

İmanın en büyük örneklerinden biri da İsa aleyhisselamın annesi Meryem'in imanıdır. İnsanoğlunun yaratılmasındaki en büyük mucizelerden birinin üzerinde tahakkuk ettiği bu büyük kadın, Kur'an'ın şahitliği ile en kuvvetli imanlardan birine sahipti. Yahudilerin fitnelerine karşı gevşemedi. Başına gelenlerden yılmadı. İnsanlığın en önemli örneklerinden biri olarak kaldı. Meryem ve onu dinine adayan annesi, imanın en tatlı örneklerinden biri olarak Kur'an ayetleri arasında yerini aldı.

İmanın pek çok örneğinden biri şüphesiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ashabının imanıdır. Allah onlardan razı olsun. İmanları uğruna ölümle yarıştılar. Mallarını, evlerini terk ettiler. İmanları için kaldıramayacakları bir yük göremediler. Uzaktaki cennete imanları, gözleri önündeki dünyaya imanlarından daha güçlü oldu. O cennet için bir hurma salkımını yiyecek kadar beklemeye bile tahammül edemediler. Onlar Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme: 'Anam babam sana feda olsun!' derken ciddi idiler. Fedakârlıkları sözde kalmadı hiç. Analarını babalarını feda ettiler. Söz dinlediler, gönül verdiler.

İmanın Türkçesi

İman, Allah'a teslim olmaktır. İman, fıtratın bozulmasını önlemektir. Mü'min, âdem aleyhisselamdan beri gelen insan çekirdeğini en temiz şekilde saklayan insandır. Bu sayede kalbi hakka açık olduğu için tefekkür edebilir, nasihat dinleyebilir, merhametli, nazik ve aynı zamanda yürekli insandır. Mü'minlik, rızık endişesi taşımadan yaşamaktır. Allah ile pazarlık etmeden, O'na her işte teslim olmak, O'nun kaderinin hükümran olduğuna inanmaktır. Bir ağaç yaprağının bile O'nun izni olmadan dalından düşmeyeceğini, toprağa atılan bir danenin bile O'nun izni ile başak olabileceğini bilmektir. Kitabında vaat ettiklerinden hiçbir şekilde tereddüt etmemek, peygamberinin sözlerini kesin doğrular bilmektir. Üzerine düşen gayreti gösterdikten sonra endişelenmeden: 'Yaratan benim için gerekeni yazmıştır.' diyerek yaşamaktır.

İman, Allah'a bağlanan bağın içinde olmak, mahlûkatın en büyük hedefi ve en büyük kazancı olan Allah'ın rızasına aday olmaktır. Hayat boyu yapılacak bütün amellerin kabul edilebilir olabileceği teminat da iman teminatıdır. İman etmeden yapılan hiçbir iş, iyi iş olarak sahibine yazılmaz.

İman kardeşliktir

Allah'a iman etmenin, O'na iman edenlerle kardeş olmayı gerektirdiğini bilir mü'min. Kardeşlerini kendisi gibi görür. Onlarla paylaştığı nimetler ona daha çok haz verir. Kardeş sayısının çoğalması için gayret eder. Gücünün onlarla beraber bulunması halinde tam güç olabileceğini bilir. Onları sevmesinin bir bedeli olacağını anlayarak bağışlar, yardım eder beraber olmaya çalışır. Mü'minlerin cemaati ile bulunmadıkça rahmete eremeyeceğini bilerek kararlar verir.

İman bir lütuftur

Kul, iman etti ise bu onun başarılı bir tercihinden çok Rabbinin ona bir lütfu olarak bilinmelidir. Gerek imana giden süreç ve gerekse imandan sonraki imanı koruma süreci Allah'ın yardımını gerektiren bir meseledir. Kalpleri imana müsait hale getirmesi Allah'ın kuluna en büyük ihsanlarındandır. Daha sonra da ayakları sabit tutması aynı şekilde büyük bir ihsandır. İnsanın bu büyük ihsanlara karşı Rabbine şükreder olması gerekir. Zira kalpler Allah'ın elindedir; dilediğini dilediği yöne çevirir.

Allah Teâlâ, kuluna iman nimetini ihsan ettikten sonra kulunu muhakkak deneyecektir. Verdiği nimetin külfetlerine katlanıp katlanamayacağı, iman nimetini ibadetle canlı tutup tutamayacağı imtihan konusudur. İmtihanın peşini getirememek büyük bir kayıptır.

İmanın yansımaları

Önceki nesiller üzerinden izlenerek elde edilecek bir sonuçta imanın hayata yansıyan şekli şu şekilde ortaya çıkmaktadır:

1- İman sahibi bir insan ihlaslıdır; insanların ne diyeceğine aldırış etmez. Allah'ın razı olup olmayacağına bakarak yaşar. En büyük hedefi amaçladığı için de basit gündemlere takılıp kalmaz. Büyük düşünür, büyük konuşur. Yaptığı da büyük olur.

2- Allah'ın rızasını kazanmak için yaptığı ibadetlerde sabırlıdır. Aylar, yıllar onun için bıktırıcı olmaz. En büyük amaç olan Allah'ın rızası uğruna ömrünün son anına kadar sabretmeye hazırdır. Usanmaz, bıkıp terk etmez.

3- İmanı gereği bulunduğu hak cephesinin vefalı bir eridir. Batılın saldırılarına karşı yüreksizlik etmez. Cephede ona takdir edilen görevin hakkını verir. Malından, canından ve sevdiklerinden feragat etmesi gerektiğinde tereddüt etmez. Gücü yettiği kadarıyla hazırlıklı olur.

Temel siyasetini takva oluşturur. İmanından taviz vermeden yaşamaya özen gösterir. Dili sürekli zikir halindedir. Ölümü düşünür ona hazırlanır. Fitnelere karşı uyanık bulunur.

4- Allah'a ve Resûlüne itaat esasıyla yaşar. Onların önüne geçme anlamındaki hiçbir işe rızası olmaz.

5- Allah yolunda infak eder. Malının kölesi olmaz.

5- Allah'ı, Resûlünü ve mü'minleri sever. Onların sevgisini yaşam tarzı olarak belirler. Mü'minleri sevmesinin gereğini yapmaya hazır olur. Mü'min cemaate aktif katkıda bulunmaya gayret eder.

İman etmek başkadır

Mü'min kelimesinin tam karşılığı 'inanan' değildir. İnanmakla iman etmek aynı heyecanı veren iki kelime değildir. Mü'min iman edendir. Tuttuğu takiminin galip geleceğine inananla Allah'a iman eden aynı işi yapmıyorlar ki, mü'mine inanan densin. Mü'min sadece mü'mindir.

Muhteşem örnekler

Mızrağı sırtından yediği zaman: 'Ah, vuruldum, yandım!' diyeceği yerde; 'Kâ'abe'nin rabbine yemin olsun, kazandım!' diye bağıran sahabi, imanın en muhteşem örneklerinden birini vermişti. Şehitliğin edebiyatını yapmadığını, onun sevdalısı olduğunu ispat etti.

Muhammed'in ayağına bir diken batması karşılığında bile idam edilmekten kurtulmaya razı olmayacağını söyleyen sahabi de imanın ne demek olduğunu bize göstermiştir.

Zengin bir anne babanın servetini yok sayarak iman edenlerin saflarına katılan ve netice de kefenlenebileceği kadar bir kumaşı bile olmadan bu dünyadan ayrılan Musablar da imanın ölümsüz örnekleridirler. İmanlarına Kur'an şahit oldu.

İmanları uğruna çöllere düşüp hicret edenler, kazılı hendeklerin kenarında peygamberlerini yalnız bırakmayanlar, çoluk çocuğuna Allah'ı ve Resûlünü bırakıp, bütün malını infak edenler tam bir iman örneğidirler.

Ömrünü Kur'an'a adayarak yaşayan ve yürüyen Kur'an haline gelenler imanın büyük örnekleridirler.

Sesi çıkanın sehpada sallandırıldığı bir dönemde, başkalarının basit bir simge olarak gördüğü bir sarığı savunan, savunduğu şey için ölümle tehdit edildiği zaman aynı dirayeti göstererek bir şapka uğruna asılıp şehit edilenler de iman örnekleridirler.

İman gerçeğinin en canlı örnekleri, davası için 'kim?' dendiğinde 'ben!' demeye tereddüdü olmayanlardır.

Nureddin Yıldız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder