31 Ocak 2009 Cumartesi

Sahici, kendiliğinden ve insancıl...

Davos'ta yaşananların Türkiye'ye ve dünyanın dört bir köşesine yansımaları herkesi düşündürmeli. “Güçlü olan haklıdır” yanlış felsefesine isyan noktasına kadar gelen global kitleler, Tayyip Erdoğan'ın kişiliğinde, kendilerine dişli ve sözünü sakınmayan bir lider buldu.

Bazıları 'sözünü sakınmama' özelliğini bir eksiklik sayma eğilimindeler. Oysa hem yeri (dünya liderlerinin toplandığı Davos) hem de zamanlaması (üç hafta süren İsrail saldırılarının sebep olduğu Gazze'deki insanlık trajedisinin ertesi) açısından Başbakan Erdoğan'ın sergilediği -sözlerine de yansıyan- öfke, Gazze trajedisine dünyanın dört bir tarafında duyulan hisleri birebir yansıtıyor.

Öylesine kendiliğinden, sahici ve insancıl bir tepki sağanağı...

Türkiye İsrail'in ve İsrail'de yaşayan insanların yabancısı olan bir ülke değil; iki ülkenin insanları arasındaki ilişki 500 yıl öncesine dayanıyor. İsrail'i ilk tanıyan ülkelerden biriydi Türkiye ve yedi yıldır iktidarda bulunan Ak Parti ikili ilişkileri daha da geliştirmek için bugüne kadar sürekli çaba gösterdi; en yakın tabanından gelen itirazlara, uzak çevrelerin akıl almaz yakıştırmalarına rağmen...

Tayyip Erdoğan'ın öfkesini artıran da bu olsa gerek: Türkiye son birkaç yıldır bölgedeki her ülkenin kendi güvenilir sınırları içerisinde huzurlu yaşamasıyla sonuçlanması umuduyla barışa ulaşmayı kolaylaştıracak bir çizgi izliyor. Lübnan'da üstlendiği role ek olarak Suriye'yi de barış masasına yaklaştıran Türkiye oldu. Filistin'deki Hamas dahil bütün taraflara 'barışı zora sokmama' yönünde sürekli telkinde bulunan da Türkiye'ydi...

Ak Parti tabanına yakın çevrelerin “İsrail asla barış istemez” önyargısına dayalı itirazlarına, aleyhte olanların “Bunlar Musa'nın çocukları zaten” veya “Tayyip Erdoğan BOP'un eşbaşkanı olarak İsrail'in çıkarlarına hizmet ediyor” tarzında töhmette bulunmalarına kulak asmayarak...

İsrail'in Gazze'de yaşattıklarına isyan etmeyenlere öfkelenen Tayyip Erdoğan, kendisinin her türlü tezvirata katlanarak yürüttüğü barışçı politikaların İsrail tarafından küçük hesaplarla tahribine olduğu kadar, kendisinin iyiniyetinin kötüye kullanılmasına da itiraz etmiş oldu.

Sabırla oluşturduğu barışçı yapının kendisini 'dost' diye tanıtan bir elin hoyrat bir darbesiyle yıkılmasına Başbakan Erdoğan'ın tepkisi, 'sahici' bir başkaldırı, bir isyan, bir öfke seli...

Dünden itibaren dünyayı derinden etkileyecek yeni bir süreç başlamış olabilir. Bir devlet adamını dünyanın gözü önünde isyana sevk eden vurdumduymazlığın kendisine kaçacak delik arayacağı bir süreç...

Naziler'in aşırılıklarına İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar tahammül eden Amerikalılar, “Neden?” sorusuna cevap olarak, “Biz duymamıştık ki...” cevabını vermişlerdi. Filistin'de yaşanan adaletsizliği, orantısız güç kullanımını, açlık ve susuzlukla terbiye etme yöntemini, bebeler ve kadınların kurban seçilmesinin sorumluluğunu, hiç kimse, “Biz duymamıştık” diye üstünden atamaz.

Hiç kimse daha önce duymamışsa bile, yaşananları Davos'ta toplanan liderler önünde protesto eden Türkiye Cumhuriyeti başbakanının infialinden sonra konuyu duymayan kalmamıştır...

İsrail yanlış bir siyaset izliyor. 60 yıl önce kendi başına gelen trajediyi, hemen her ülkede varolan sempatiyi, teknolojide sağladığı ilerlemeyi, para gücünü bir başka halka karşı düşmanlığa dönüştürme siyaseti bu... Davos'ta yaşananlara ve ardından dünya çapında meydana gelen infiale bakarak, kendi siyasetinin duvara tosladığını artık görmeli İsrail.

Türkiye adına Başbakan Erdoğan'ın sergilediği 'sahici tepki', umarım, “Güçlü olan haklıdır” yanlış felsefesinin geçerliliğine inandırılmış, ezik, sünepe ve sahibinin sesi sıfatlarını hak eden bütün liderler için bir uyanış, bir kendine dönüş vesilesi olur.

Fehmi Koru

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder