28 Ocak 2009 Çarşamba

Titrerim mücrim gibi!..

Ülkenin hal-i pürmelalini gördükçe, istikbalimizin karanlık olacağından korkuyoruz, irkiliyoruz. Çaresizlik bir kabus gibi çöküyor, düşüncelerimize. Çözüm bulmakta zorlanıyoruz. Zira, insanlarımızda vurdumduymazlık had safhada.

Ekonomiyi düzeltmek için üretim yerine, şarkı, türkü üretiyor ve şovlarla vakit geçiriyoruz. Tüm TV kanallarından müstehcenlik fışkırıyor, ahlak ve maneviyat tahrip ediliyor. İstikbale hazırlanan yavrularımıza, maalesef, hiç de iyi örnek olamıyoruz.

Sanat icrası adına soyunanlar, dekolteleri ile ar ve haya duygularımızı bombalamakta, ruhi güzelliklerimizden bu manzaraları seyrede seyrede uzaklaşmaktayız. Bu gidişattan herkes memnun ki, hiç kimsenin kılı kıpırdamıyor.

Her şey para anlayışı ile değerlendirilmekte, etik ve estetikten mahrum bir ortam içinde bulunuyoruz. Kimin elinin kimin cebinde olduğunu, labirent misali bir türlü çözemiyoruz. Dünyevileşen insanlar yığını haline gelmişiz. Güzel geleneklerin, göreneklerin yok olduğunu, yerini süfli bir ortamın aldığını müşahede ediyoruz.

Çoğu anne, baba evlatları ile ilgilenmemekte, kocalar da moda namı altında şımarmakta olan hanımlarının tavırlarını gözardı etmekte, hanımlarsa hürriyet anlayışı safsatası içinde, feminist bir anlayışla dizginlerini boşaltmış gibi gönlünce hareket etmektedir. Dur diyen yok, yürünen yolların çıkmaz olduğunu söyleyen yok. Hüsran ki, ne hüsran.

Beylerin de bir çoğu aynı havada. Kısa yoldan köşe dönmekten başka düşünceleri yok. Aile muhabbeti azalmıştır. Pembe diziler, ahlak bozucu, seksüel filmler günümüzü, gecemizi doldurmuştur. Bu sebepten, çocuklarla ilgilenme yerine, sosyete haberleri ile meşguliyetimiz artmıştır.

Her türlü rezalet içinde devam edegelen birliktelikler, aşk yaşamları, gayrımeşru olduğu bilindiği halde alkışlanmaktadır. Bu nevi rezilce yaşayanlar da, sanatkar diye taltif ve takdir edilmektedir. Bu hayasızlıktan rahatsızlık duyanlar ise, gün geçtikçe daha da azalmaktadır.

Ticari hayat yalana dolana dayalı, helal kazancı düşünenler azınlık haline gelmiştir. Sömürmek, çalmak isteyenler her gün biraz daha çoğalmakta, arsıza soysuza saygı duyulan bir toplum oluşmaktadır. Aldıranı görmüyoruz.

Medenilikten bahsedenlerin hayat tarzına, aile yapılanmasına bakıldığında, cahiliye dönemine rahmet okutur nitelikte olduklarını görüyoruz. Aynı toplumun ferdi olmaktan da, ziyadesiyle üzülüyoruz.

Üretemeyen, düşünemeyen bir toplum anlayışı ile karanlığa doğru hızla ilerliyoruz da, kimse farkında değil, buna da çok üzülüyoruz. Üniter yapımızı yıkmaya çalışanları görmemezlikten geliyoruz. İleride meydana gelebilecek tahribatı hiç de ka'le almıyor, cereyan eden olaylara aval aval bakıp, duruyoruz.

Özümüzde bulunan özü terk edip, özümüzün güzelliklerini bozucu görüntü ve icraatlara alaka duyuyoruz. Lisanımız bozuluyor, aldırmıyoruz. Dinimiz yozlaştırılıyor, önemsemiyoruz. Tarihi geçmişimizle alay ediliyor, ayıkmıyoruz. Siyaset adına taviz üstüne taviz veriliyor, böylece toplumu ayakta tutan değerlerden uzaklaştırılıyoruz. İç ve dış şer güçlerin çevirdikleri, tezgahladıkları oyunları algılamamak için, adeta gözlerimizi kapatıyor, kulaklarımızı tıkıyoruz.

Limanlar, havaalanları, stratejik tesislerimiz özelleştirme adına tek tek satıldı, üretmeyen bir ülke haline getirildik, hala uyanmıyoruz. Gafletimizin kurbanı olmaya ramak kaldığı halde, hala kendimize gelemiyoruz. Vatana, millete bağlılık duygularımız her gün biraz daha gevşiyor, son tekmeyi yemek üzereyiz, farkına varamıyoruz.

Kime söylesek derdimizi, inleyen kalbimizin sesini kime dinleteceğimizi bilemiyoruz. Kendi uzletimize çekilmeyi de münasip bulmuyoruz. Çünkü bu toprakları ecdat bize emanet etmiştir. Köşeye çekilmek, ecdadımıza ihanet olur.

Mücadeleden çekilmeyecek ama ıstırabımızı da dillendirmeye devam edeceğiz. Müşterek vatan, müşterek bayrak, müşterek dil, din için mücadele her vatanseverin vazifesi cümlesinden olmakla, biz de vazifemizi yapacağız. Kendini unutmuş olanlara, "Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek / Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek" mısraını haykıracağız.

Ülkemizin bu acıklı manzaralarını gördükçe, "Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime."

İsmail Müftüoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder