29 Haziran 2009 Pazartesi

EKREM DUMANLI

Başbuğ'un halkla ilişkilerini kim yürütüyor?

Genelkurmay Başkanımız belli zamanlarda medya huzuruna çıkarak doğrudan mesaj veriyor. Kendisi adına da kurumu adına da cesur bir tavır. İyi yönetilebilse ve demokratik çerçeveye iyi oturtulabilse etkin bir iletişim yolunu tercih ettiğini de söyleyebiliriz. Umarım profesyonel bir yardım da alıyordur. Zira bu kadar önemli bir görev ifa eden bir insanın kitle iletişim araçlarını kullanarak topluma mesaj vermesi sadece sarf ettiği kelimelerle ilgili olamaz. Giyimi, kuşamı, vücut dilini kullanması, konuşma yapmak için seçtiği mekân, mekandaki dekor... Hepsi de önemlidir...

Genelkurmay Başkanımızın halkla ilişkilerini (P.R.) yürüten birileri varsa, onların üst üste hatalar yaptığını söylemek zorundayım. Hatırlayın lütfen. Cuma günü yaptığı toplantıya Başbuğ, arkasında otuz tane generalle çıkıyor. Manzara hoş mu? Hayır. Başbuğ'un hitabeti de kitabeti de gayet yerinde. Gerçi sık sık 'altını çiziyorum' ifadesini kullanıyor; ya da gereğinden fazla 'ben' kelimesine başvuruyor; ama olsun. Dikkatlice dinlemek isteyenleri sıkmayan bir hitabeti var İlker Başbuğ'un. Hal böyleyken arkaya generallerden oluşan bir heyetle arz-ı endam etmenin kime, ne faydası var? Üstelik bu manzara ne Türk kamuoyu için sevimli bir fotoğraf oluşturuyor ne de dünya medyası için güzel çağrışımları olan görüntü... Şayet Genelkurmay'da halka ilişkiler uzmanı çalışıyorsa ve Sayın Genelkurmay Başkanı'na yardımcı oluyorsa bu ayrıntıları da düşünmesi gerekiyor. Mesela bir önceki toplantıda Başbuğ'un koca LAW silahıyla kameralar karşısına çıkması da hatalı bir iletişim tercihiydi. Bu kadar demokrasi vurgusu yapan ve hukuk üzerinde durarak övgüler alan bir komutanın eline kocaman bir silahı alıp, mühimmat-silah farkı üzerine medyaya hitap etmesi doğru bir iletişim tercihi olamaz. Üstelik 'Poyrazköy'de bulunan silahlar bize ait değil' demek zorunda değildi Genelkurmay Başkanı. Nitekim MKE resmen açıkladı ki bahsi geçen silahlar (mühimmat mı demek gerekiyordu yoksa) orduya ait. Balıkesir'deki konuşma tam bir iletişim kazasıydı. Mekân çok kötü bir manzara sunuyordu. Generallerin yan yana dizilmesi 12 Eylül darbesini hatırlatıyordu. Daha kötüsü; İlker Başbuğ'un öfkesini çok açık bir şekilde yansıtması ve parmağını sallayıp sesini fazlaca yükseltmesiydi...

Kitle iletişimi çok önemlidir; hele konu Genelkurmay Başkanlığı gibi bir makamla ilgili olunca hayati bir önem arz eder. Görebildiğim kadarıyla Başbuğ'un PR'cıları iyi çalışmıyor. Şayet bu konuda uzman yardımı alınmıyorsa, bir an önce makul ve makbul bir profesyonel destek alınması gerekiyor. Zira Genelkurmay Başkanı'nın iyi iletişim kuramaması sadece bireysel bir hata olmaz; maalesef kurumsal bir yıpranmaya da dönüşebilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder