1 Temmuz 2009 Çarşamba

NAZİF GÜRDOĞAN

Psikolojik savaş mühendisleri

Seküler eğitim, görünmeyen dünyadan daha çok görünen dünyaya odaklandığı için, karmaşık sorunları tek boyuta dönüştürerek, mühendislik yapmayı öğretir. Benim gibi, mühendislik eğitimi alanlar, iyi bilirler, mühendisler az değişkenle düşündükleri ve somut ürünler ürettikleri için, hızlı ve tutarlı kararlar almakta çok başarılıdırlar. Bu yüzden, çok buyutlu sorunlara, kolay çözüm arayanlar, mühendislere özenirler.

Seküler kültürün misyonerliğini yapan ülkelerde, açıkca görüldüğü gibi, sorunlar tek boyuta indirgeyerek, çözmeye çalışmanın sağladığı yararlar, yol açtığı zararların yanında çok küçük kalmaktadır. Karmaşık sorunlara kolay çözüm arayan psikolojik savaş mühendisleri, büyük resimi, bütün olarak göremedikleri için, operasyonlarıyla, yapıcı değil, yıkıcı olurlar.

Peter Senge'nin “Öğrenen Kuruluş” olmanın onbir yasasından biri, sorunlara kolay çözüm aramak hevesine kapılmamaktır. Senge'ye göre, “Bir sorundan kolay çıkış normal olarak o soruna tekrar geri götürür”. Psikolojik savaş mühendisleri gibi, işletmelerin yöneticileri de, çoğu defa kolay çözümler peşinde koşarlar. Onlar her şeyi isterler, ancak her istediklerini yapamazlar.

Türkiye'de psikolojik savaş mühendisliğinin öncüleri askerlerdir. Onlar kolay olduğu için, dış tehditlerden daha çok iç tehditlerle uğraşmayı severler. Türk toplumu, askerlerin işlerine karışmaz ve onlara en büyük desteği verir. Askerler ise, toplumun oy verdiği siyasi partilere kadar her şeylerine karışırlar. Onlar için, “Türkiye yalnızca Türk toplumuna bırakılmayacak kadar stratejiktir” ve sürekli tehdit altındadır.

Türkiye'de askerler, “27 Mayıs” darbesinden bu yana, politika, ekonomi ve kültürde belirleyici bir konumdalar. Konumlarını korumak için de, ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Ancak Türk toplumu, yeni yüzyılda, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, Türkiye'nin sınırlarının dışına çıkmıştır. Artık, psikolojik savaş yöntemleriyle, yönlendirilmesi ve denetilmesi mümkün değildir.

İletişim teknolojisindeki yeni gelişmelerle, kapalı kapılar arkasında konuşulan her şeyin, herkes tarafından dinlenebildiği bir dünyada, gizliliğe yer yoktur. Bütün kurum ve kuruluşlar, göründüğü gibi davranmak, davrandığı gibi görünmek zorundadırlar.

Gittikçe şeffaflaşan dünya, kendisinden hiç mezun olunamayan açık bir üniversiteye dönüşmüştür. Üniformalı ya da üniformasız, kimsenin bildikleriyle yetinmediği, bu açık üniversitede, herkes hem öğrenen, hem de öğreten konumundadır.

Açık üniversitelerde eğitim yalnızca eğitimcilere, askerlik yalnızca askerlere, siyaset yalnızca siyasetçilere bırakılmaz.

Açık toplumların sorunları, kapalı toplumların yöntemleriyle çözülemez.

Dünya savaş mühendislerini değil, barış mühendislerini bekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder