1 Temmuz 2009 Çarşamba

MEHMET ACET

Sahi Erdoğan niçin bu kadar rahat?

“Başbakan niye çok rahat görünüyor” diye sorduğum Ak Partili bir ileri gelen, “çünkü elinde hiç birimizin bilmediği bilgiler var” diye karşılık verdi.

Sonra da ekledi.

“Elinde çok bilgi olanlar, herkes çok rahatken huzursuz olurlar, ya da herkesin tedirgin olduğu dönemlerde çok rahat davranırlar. Bu, bilgiye göre değişir. ”

Bugün itibariyle şu soruyu sormanın tam sırası.

Acaba belge krizinin kahramanı Albay Dursun Çiçek’in tutuklanmasını Başbakan’ın önündeki başkaca bilgiler mi sağladı.?

Erdoğan, belge tartışmalarının başladığı ilk günden itibaren tutumundan milim sapmadı.

Askeri yargının verdiği karardan da ikna olmadığı, kararın ardından yaptığı açıklamalarda kendini belli etti.

Peki bu bilgiler neydi ve bunları başbakanın önüne kim koydu?

Sorunun ilk kısmını “sızma” olmazsa, Ergenekon davasının üçüncü iddianamesi çıkana kadar öğrenemeyeceğiz.

Ancak bu bilgi-belgelerin kimler tarafından tespit edilip Başbakan’ın önüne konduğunu anlamak için son üç haftadaki trafiğin detaylarına bakmak açıklayıcı olabilir.

Dikkat ettiniz mi bilmem, son günlerde Genelkurmay’la Başbakanlık arasındaki yoğun trafiğin içinde Erdoğan ve Başbuğ dışında üçüncü bir isim daha vardı.

MİT Müsteşarı Emre Taner.

Geçen hafta ajansların geçtiği bir habere göre MİT Müsteşarı, Başbakanlık’ta üç saat geçirmiş ve önce Başbakan’la, ardından da Başbakanlık Müsteşarıyla uzun görüşmeler yapmıştı.

Erdoğan’la Başbuğ arasında program dışı yapılan 1 saat 35 dakikalık görüşmenin ardından, MİT Müsteşarı bu kez karargahın yolunu tuttu.

Kimi rivayete göre sadece Genelkurmay Başkanı’yla, bir diğer habere göre de hem Başbuğ, hem de Kuvvet Komutanlarıyla görüşmüştü.

Elimde bir bilgi yok ama, tahmin var.

Başbakan, Başbuğ’la görüşmesi sırasında MİT Müsteşarı'nı kendisine gönderip malum olayla ilgili ilave bilgi ve belgeleri kendilerine sunmasını teklif etmiş olabilir.

Başbakanın, 27 Nisan bildirisinin ardından bildirinin içeriği çoğunlukla o alanla ilgili olduğu için, dönemin Milli Eğitim Bakanını karargaha gönderdiğini düşününce, böyle bir yöntemin Erdoğan’ın tarzına uygun düştüğünü söyleyebiliriz.

Başbakan, askeri yargının söz konusu belgeyle ilgili kararı sonrası Brüksel’de yaptığı açıklamada şöyle bir ifade kullandı.

“Askeri yargı, konuyla ilgili farklı yaklaşmış olabilir. Bundan sonraki süreç sivil yargıya aittir. Sivil yargı bunu takip edecektir. Sivil yargı takip edeceği gibi biz de yürütme olarak kurum ve kuruluşlarımızla bunu takip edeceğiz.”

Başbakan, demecin sonunda “kurum ve kuruluşlarımız” derken, kendisine bağlı istihbarat birimlerini mi kastediyor acaba.?

Eğer öyleyse, artık pek çok kimsenin, “güdümlü demokrasiden tam demokrasiye geçiş” adını verdikleri bu süreçte, başbakanın kendisine bağlı “kurum ve kuruluşları” gerçekten çok etkin bir biçimde çalıştırdığı sonucu çıkıyor.

Bir de; geçmişte Ankara’da dönen bütün dolaplardan haberdar olduğu halde, her bilgiyi sorumlu olduğu başbakanla paylaşma konusunda cimri davranan MİT’in, son dönemde bu alandaki sorumluluğunu fazlasıyla yerine getirdiği anlaşılıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder