28 Haziran 2009 Pazar

ERGUN BABAHAN

Resmi tarih ve ‘İlk kurşun’

Türkiye, resmi tarihini bir takım mitler üzerine kurmuştur ve bunun sorgulanmasından hiç hoşlanmaz.

Mesela, bizlere yıllarca Osmanlı’nın iyi padişahlar döneminde ilerlediği, basiretsiz padişahlar döneminde ise önce duraklayıp sonra çöktüğü anşatıldı.

Ermeni kıyımını ise okullarda öğrenmek mümkün olmadı.

Kürtler hain davranıp isyan ettikleri için bu muameleye maruz kaldı gibi.

Her ülkenin tarihinde bu tip olaylar vardır ama sağlıklı gelişen toplumlar, belli bir süre sonra bunları sorgulayıp tartışmaya açar.

Geçen hafta size bir kitaptan bahsetmiştim, Şenocak Yayınları’ndan çıkan ‘Kayıp Cennet, Smyrna 1922.’

1914’ten itibaren İzmir ve çevresindeki gelişmeleri olabildiğince yansız kaleme almış Giles Milton.

Bizlere Yunan igali başladığı gün ilk kurşunu atanın Hasan Tahsin olduğu öğretildi, hatta Konak Meydanı’na anısına bir heykel bile dikildi.

Milton’un kitabında 15 Mayıs 1919 gününün farklı bir anlatımı var, gelin birlikte okuyalım:

‘Gelişen olayların tanıklarından biri de USS Manley’in komuta subayı olan Robert Berry idi. Askerlerin gemiden disiplinsiz şekilde inişleri onu dehşete düşürdü. Askerlerin gelişi Yunan sivil nüfusta çılgın bir mutluluk ve şiddetli sevgi gösterileri yaratmıştı, diye sonra hatırlıyordu.

Birliklerin ellerindeki silahları rıhtım kenarında büyük bir yığın halinde üst üste koymaları ve etrafında Yunan dansı yapmaları Berry’i daha da rahatsız etmişti. Topraklarının Yunanlılar tarafından işgal edilmesi başlarına gelebilecek en kötü şey olan bir halka karşı davranışlarda hiç nezaket ve diplomasi gösterilmiyordu.

Efzun Alayı Türk kışlasının önünden geçerken birisi tek bir el silah attı. Tetiği gerçekte kimin çektiği konusunda daha sonra çok tartışma olacaktı. Bazıları bunun bir Yunanlı olduğunu söylerken diğerleri de Türk olduğuna yemin ediyordu. Daha kötü bir olasılık, bunun bir Türk saldırısı için işaret veren bir İtalyan belki de Binbaşı Carrossini’nin kendisi olmasıydı. Türk tanıklar daha sonra İtalyan buharlı teknesinin tam silah ateşlendiği anda orada olduğunu söylerken İtalyan kaynaklar Carrossini’nin teknede olduğunu doğrulamıştır.’

Bu, bizim hiç bilmediğimiz bir tartışma.

Bizim için tek doğru silahı Hasan Tahsin’in ateşlemiş olmasıdır.

İzmir’i Yunanlılar’a kaptıracaklarını anlayınca bölgeye hem asker, hem de ajan yığan İtalyanlar’ın rolünü özenle tarih sahnesinden silmişiz, çünkü bu versiyon resmi tarih anlatımına uymamaktadır.

İtalyanlar’ın amacı derhal bir çatışma ortamı yaratarak hayatı Yunanlılar için çok zor hale getirmektir elbette.

Yunanlılar, bu tek kurşuna şiddetle cevap verir. Neler olduğunu Milton’un kaleminden okumaya devam edelim:

‘Güneş battığında şehirdeki hava normale dönmeye başlamıştı ve insanlar o günkü şiddetin hesabını yapmaya başladılar. Rıhtım boyu en fazla etkilenen bölge olmuştu. Yoğun yağan yağmur kanları temizlemiş olsa da yerlere saçılmış düzinelerce ceset vardı. Bir İngiliz tanık, katledilmiş Türklerin cesetleri her yerdeydi, diye anlatmıştı; bazı ağır yaralıların boğulmaları için atıldığı deniz, rıhtım boyu mavnaların içi, hatta İngiliz havagazı fabrikasının bahçesi bile cesetlerle doluydu.

Bugüne kadar tam olarak ölenlerin sayısı hala bilinmemektedir, ama çoğu tanığa göre Türklerden 300-400 kişi ölmüş ve yaralanmışken Yunanlılar 100 kadar kayıp vermişlerdir. Bunlar sadece Smyrna içindeki çatışmaların kurbanı olmuştur. Şehrin etrafındaki köylerde çok daha fazla insane hayatını kaybetmiştir.’

Kim bilir bizim önümüze getirilmeyen, farklı versiyonu olan ne olaylar var.

Oysa tarihi gerçek haliyle anlatmak demokratik bir ülkenin en temel ödevi olmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder