17 Mayıs 2009 Pazar

Demirel ile hesaplaşma vesilesi

Demokrat Parti kongresi hareketli ve renkli geçti. Hüsamettin Cindoruk'un adaylık yarışına dâhil olması bu hareketliliğin sebebi idi. ANAP'ın hazin akıbetinden sonra Merkez Sağ'ın küçülen mirasının, siyasette çıkış arayanlar için küçük de olsa bir umut olmasının garipsenecek tarafı yok.

Rüzgâr bazen tersine eser. Siyasette ağzınızla kuş tutmanız kâr etmez. Ama her şey değişime gebedir. Tedarikli olmak gerekir. Böyle bakınca, DP kongresinin gördüğü ilgiyi, siyasetin geleceğine yönelik işaret arayanlara bağlamak gerekir. Normal olmayan, kongreyi kazanmasına rağmen Hüsamettin Cindoruk'un iddiası. Bu iddiayı doğrudan Demirel'in "çıkmamış candan huy çıkmaz" hamlesi olarak okumak gerekir.

Hüsamettin Cindoruk'un çıkardığı ses, Demirel'in gölgesinde mezardan gelen nidalara benziyor. Türkiye'nin çok uzun yıllarını esir alan ve uğrunda ağır bedeller ödediğimiz ve artık toprağa gömüp, üzerini kat kat toprakla örttüğümüz; yani yok ettiğimiz bir siyaset yapma tarzı bu. Bu yaşlı siyasetçilerin hâlâ nefes alıp veriyor olması, siyaset tarzlarının da yaşadığını göstermiyor. Durum sadece kendi geçmişimizle bir hesaplaşma vesilesi yakalamamızdan ibaret.

Her şekle girebilen, omurgası bulunmayan bir politikacı idi Demirel. Cumhurbaşkanı sıfatıyla kariyerini noktalarken, 28 Şubat sürecinde gerçek kimliğini ve kişiliğini de anlama fırsatı yakaladık. Normal şartlar altında CHP'nin başında bulunması gereken bir politikacının, bir yanlışlık eseri merkez sağ politikayı neredeyse 40 yıla yakın tekeline aldığını anladık. Darbelerle giden ve darbelerden şikâyet eden Demirel'in su katılmamış bir darbeci olduğunu acı bir tecrübe ile öğrendik. Bugün 28 Şubat'ın gerçek mimarının Süleyman Demirel olduğunu biliyoruz. Politikadaki uzun ömrünün kendi ikbalinden başka hiçbir şeye değer vermeyen ilkesizliğinin eseri olduğunu da öğrenmiş olduk.

Kolay değil, Türkiye'nin neredeyse 40 yılında Demirel var. Demirel'in egemen olduğu bu kırk yılda politikaya egemen olan yapaylığın, ilkesizliğin, kişiliksizliğin etkilerinden henüz bütünüyle kurtulmuş değiliz. Cindoruk'un iddialı bir işe soyunabilmesi bile, bu durumu göstermiyor mu?

Cindoruk, Demirel mektebinden yetişen politikacılardan biri. Demirel'in yakın çevresine aldığı ve uzun yıllar birlikte çalıştığı "A takımı"nın bütün özellikleri Cindoruk'ta mevcut. Demirel, yakın çevresine alacağı politikacının önce iliklerini boşaltır, kişiliksiz bir yaratık haline getirir sonra da önemli görevler verirdi. Adı Demirel ile birlikte anılan politikacıların tamamının özelliği böyleydi. Her türlü pazarlığa açık olmak, siyaset aracılığıyla ele geçirdiği devletin imkânlarını güç sahiplerine peşkeş çekerek karşılığında iktidar garantileri almak, bu politika yapma biçiminin özüydü.

Demirel'in Mehmet Haberal'a verdiği "vatansever" destek, Cindoruk'un 367 meselesinde tam olarak hukuk ve demokrasi cinayetinin suç ortağı olması siyasî duruşlarının sonucu değil; o hâlâ "çıkmamış candaki huy"un tezahürleriydi. Bu yüzden demokrasi üzerinden Cindoruk'un siyasî misyonuna yöneltilen eleştirilerin, o kalın deriyi geçme imkânı yok.

Cindoruk'un mesajları mezardan gelen gürültüler. Proje mezarda üretilmiş bir proje. Sadece, eski düzende güç ve iktidar arayanların ne kadar çaresiz ve umutsuz olduklarını gösteriyor. Hesaplar, pazarlıklar ve dengeler üzerine devleti bir yerlere peşkeş çekerek siyaset yapma ve iktidar kapısı aralama imkânı hâlâ var mı? Eğer varsa ölüyü diriltmek de mümkün. Doğrusu, Demirel-Cindoruk ikilisinin çıkarttığı ses, sadece geçmişle bir hesaplaşma vesilesi olmalı.

Bu memleketi bir zamanlar kimler yönetmiş, kimlerin sözü değer taşımış? Allah bir daha göstermesin.
MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder