22 Mayıs 2009 Cuma

İki farklı toplum projesi: Çağdaş Yaşam ve Gülen Hareketi

Türkan Saylan için düşündüklerimi ve hissettiklerimi geçen yazımda yazdım. Bugün meselenin bir başka tarafına; Saylan'ın ismi etrafında oluşan saflaşmanın arka planına bakmak istiyorum.
Aslında Türkan Hanım'ın ismi çevresinde kopan fırtınanın arka planında iki farklı toplum projesinin çatışması var:

Çağdaş Yaşam ve Gülen hareketi...

Bunlar Türkiye'nin en büyük ve en etkili iki sivil toplum hareketi ve iki farklı yaşam tarzı tercihini; bu tercihlerden kaynaklanan iki farklı toplum projesini temsil ediyorlar.

Bu sivil toplum hareketlerinin her ikisinin fanatik mensuplarının da adlarının birlikte anılmasını hakaret gibi algılayacaklarını; aynı kefeye konulmaya asla tahammül edemeyeceklerini biliyorum.

Ne var ki bu benzerliği ortaya koymadan, yıllardır devam eden yıkıcı polemikleri, suçlamaları anlamak da mümkün değil.

Evet, bu iki hareket aslında aynı minderde güreşen iki rakip oldukları için bu kadar çatışıyorlar. Biri kendi çağdaşlık ve laiklik anlayışı çerçevesinde Türkiye'nin daha çağdaş bir ülke olmasını misyon edinmiş; bunun için çalışıyor. Diğeri de dini yüksek ahlak sahibi, iyi insan olmanın temel kaynağı olarak görüyor ve daha dindar bir toplum için faaliyet gösteriyor.

Her ikisinin temel faaliyet alanı da eğitim; hedef kitleleri ise gençler... Her iki hareket de "alana" çıktıklarında sık sık yolları kesişiyor; her ikisi de yoksul, zeki ve çalışkan çocukları kendi misyonları doğrultusunda "kazanmak" istiyor; dolayısıyla aralarında ciddi bir rekabet var.

Buraya kadar her şey normal...

Demokrasiyi toplumsal ilişkilerin doğal bir parçası haline getirmiş toplumlarda bu iş zaten hep böyledir. Farklı sivil toplum kuruluşları, farklı duyarlılıklarıyla, farklı dünya görüşleriyle bir arada varolur; kimileri arasında dayanışma, kimileri arasında da kıyasıya bir rekabet vardır...

Bizde yanlış olan, bu iki hareketin birbirleriyle rekabet etmek yerine, birbirlerini acımasızca ezmeye ve yok etmeye çalışması... Diğerinin varlığını kendi varoluşu için tehdit sayması...

Düşünün ki bu iki akım daha baştan yek diğerini sivil toplum kuruluşu saymayarak, hatta meşru saymayarak başlıyor işe. Çağdaş Yaşamcılar ve genel olarak Kemalistler, Gülen Hareketi için sivil toplum hareketi dediğinizde "Tarikatların sivil toplum örgütlenmesi sayılması nerede görülmüş" diye hop oturup hop kalkıyor. Diğerleri ise, Çağdaş Yaşam'ın resmi ideolojiyi savunan bir hareket olduğunu ve böyle bir hareketin sivil sayılamayacağını söylüyor. (Oysa iki itiraz da yanlış. Bir toplumda ne kadar fikir, ne kadar farklı eğilim, ne kadar duyarlılık varsa hepsinin de kendini sivil toplum alanında ortaya koyma ve örgütlenme hakkı vardır; hepsi de sivil toplumun bir parçasıdır. Bu duyarlılıkların din kaynaklı olması da, resmi ideolojiyle paralel düşmesi de bir şey değiştirmez.)

Her iki taraf da diğerini ayrımcılık yapmakla suçluyor. (Oysa sivil toplum kuruluşları devlet gibi bütün vatandaşlara karşı eşit mesafede durmak zorunda değildir. Elbette her biri kendi görüş ve hedefleri doğrultusunda tercihler yapma ve seçici olma hakkına sahiptir)

Ve belki de en ayıp olanı; her iki taraf da diğerini yıpratmak için "içerden ifşaatlar"a; çamur atmalara başvuruyor. Bir gün bakıyorsunuz Çağdaş Yaşam'cılar bir zamanlar Işık Evleri'nde kalan bir çocuğu yakalayıp konuşturuyor; nasıl dini baskı gördüğünü, namaz kılmadığı için evden atıldığını ve benzerlerini anlattırıyor; ertesi gün bakıyorsunuz diğerleri Çağdaş Yaşam'cılardan burs alan bir gence içki-kadın hikayeleri anlattırıyor. Tabii, bu arada bol bol kullanılan köken araştırmaları, tarikat ya da masonluk suçlamaları da cabası...

Sonuç; yarışmanın yerini düşmanca mücadele alınca "serbest rekabet ahlakının" çiğnenmesi (devletin göreve çağırılması, rekabetten kaçıp yasaklamalara bel bağlanması, bel altı vuruşlarla güdümlü ifşaatlarla yıpratılmaya çalışılması) da kaçınılmaz oluyor ve demokratik bir toplum için şart olan farklı sivil akım ve hareketler toplumu bölen unsurlara dönüşüyor. Bu bölünmüşlük ise sivil toplumun gelişmesine değil, otoriter devletin güçlenmesine hizmet ediyor.

Gülay Göktürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder