8 Mart 2009 Pazar

Barack Obama geliyor, çünkü...

Barack Obama’nın Ankara ziyaretinin anlam, işlev ve gündemini şu başlıklarda inceleyebiliriz:

1- “İSLAM ÂLEMİNE DOSTUZ”

Obama’nın okyanus aşırı ilk gezisine, daha önce açıklanan dört Avrupa ülkesinin yanı sıra sürpriz bir kararla Ankara-İstanbul ayağını da eklemesi, Türkiye’nin yeni Amerikan yönetimi nezdindeki büyük önemini teyit ediyor.

Bu, Türkiye’nin “nerede” olduğundan ziyade “kim” olduğuna bağlı bir önem.

“Türkiye kimdir” sorusunun Washington’daki en kısa cevabı ise, “Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman iken, aynı zamanda, bu alandaki bütün eksiklik ve aksaklıklarına rağmen demokratik, laik bir ülkedir ve yıllardır Batı ittifakının güvenilir bir mensubudur” diye verilir.

Obama’nın muhtemelen nisan başında yapacağı ziyaretin Türk-Amerikan ilişkileri bazındaki önemini aşan işlevi de, buradan dünyaya ileteceği mesajda...

Bu mesaj, Türkiye’nin “Müslüman” ve “demokratik-laik” bir ülke olması üzerinden ve öncelikle İslam âlemine verilecek.

Obama, Beyaz Ev’e yerleştiğinde, başkanlığının ilk yüz günü içinde bir Müslüman başkentinden İslam âlemine seslenme kararını açıklamıştı.

Bu amaçla seçilecek ülkenin Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri ya da Mısır olabileceği söylendi, ancak Clinton’ın duyurduğu ziyaret, böylesi bir hitap için İstanbul ya da Ankara’nın tercih edildiğini düşündürüyor.

Obama eğer İslam âlemine buradan seslenirse, “Batı ile İslam arasında aşılmaz bir uçurum olmadığını, iki âlemi birleştiren evrensel değerlerin gücünü ve ABD’nin İslam âlemine ‘dost’ gözüyle baktığını” vurgulayacak; bunu yaparken de, tıpkı Clinton’ın dün CNN Türk’te Mehmet Ali Birand’a söylediği gibi, Türkiye’nin bu anlamdaki “olumlu emsal” özelliğini telaffuz edebilecektir.

2- “BUSH’U UNUTUN ARTIK”

Obama-Biden ikilisinin dış politika hedeflerinin ilk iki maddesi, “ittifakları tazelemek” ve “dostlar gibi düşmanlarla da konuşmak” diye sıralanıyor.

Türkiye, her iki hedefin tam merkezinde...

Bu açıdan, Obama’nın başkanlık döneminin hemen başında Türkiye’ye gelme kararında, “Bush’u unutun” mesajını verme isteği belirleyici sayılmalı.

ABD Başkanı, selefinin politikalarının Türkiye’de ne kadar yaygın bir Amerikan karşıtlığına yol açtığını biliyor ve Batı’nın 60 yıllık müttefiki Türkiye ile ittifakını tazelemek, “çirkin Amerikalı” imajını tıpkı Clintonların 1999 depremi sonrasındaki ziyaretlerinde yaptıkları gibi bir kez daha silmek, Bush döneminin tahribatını tamir etmek için de Ankara’ya geliyor.

3- “ŞAM’LA, TAHRAN’LA, HAMAS’LA”

Hillary Clinton’ın vurguları ortaya koydu ki, Başbakan Erdoğan’ın Davos çıkışı da dahil, Türkiye’nin Ortadoğu’daki liderlik, arabuluculuk ve kolaylaştırıcılık rolü Obama yönetimince önemseniyor.

Obama-Biden dış politikasının ikinci hedefi olan “düşmanla konuşmak,” Tahran, Şam ve Hamas’la diyalog halindeki Ankara’nın ABD’ye yardımcı olabileceği bir alan.

ABD, Suriye ile normalleşme yönünde adım atarken, Obama’nın da Türkiye’nin İsrail-Suriye görüşmelerini kolaylaştırıcı rolünü sürdürmesini talep etmesi şaşırtıcı olmaz.

Aynı şekilde, Cumhurbaşkanı Gül’ün Tahran ziyareti ertesinde Türkiye’ye gelecek olan ABD Başkanı, “nükleer silah hevesinden ve Ortadoğu’daki gerilim artırıcı rolünden vazgeçirilmesi karşılığında İran’a ABD ile normalleşme kapısının aralanması” planı için Ankara’dan destek arayacaktır.

Ayrıca, ABD’de hiçbir zaman hoş karşılanmayan ama işlevselliği de artık gözardı edilmeyen Ankara-Hamas diyalogu da, dün Hillary Clinton’ın ağzından dökülen “yararlı” sözcüğüyle dolaylı da olsa kutsanmıştır.

4- “PKK’YI DAĞDAN İNDİRMEK”

Obama’nın Türkiye gündeminde “Afganistan’da daha fazla destek” ve “Irak’tan ayrılan ABD askerlerinin Türkiye üzerinden sevkıyatı” konuları da yer alacak.

Yeni Irak’la, özellikle de Irak Kürdistanı ile Ankara arasında sıkı bir işbirliği sürdürülmesi ABD’nin öncelikli hedeflerinden.

Buna yönelik bir adım da, PKK’yı dağdan inmeye ve Irak’ın kuzeyindeki silahlı varlığına son vermeye ikna etme planı ve bu planın başarısı, Ankara-Washington ilişkisinin geleceğini de belirleyecek.

Obama yönetimi, Kürt sorununun barışçı çözümünü, Türkiye’nin Avrupa Birliği yönünde ilerlemesini kolaylaştıracak bir gelişme sayıyor ve bunun için de, PKK’nın dağdan inmesi için çalışmaya kararlı.

5- “ERMENİSTAN’LA NORMALLEŞMEK”

Obama’nın 24 Nisan Ermeni Anma Günü’nden birkaç hafta önce Ankara’da söyleyeceklerinin başında, “Erivan’la normalleşin; Ermenistan sınırını açın; tarihinizi birlikte ele alın ki ABD Kongresi gibi üçüncü taraflar devreden çıksın” cümlesi de var.

Obama’yı ağırladığında, Erivan’la ilişkisinde “nitel sıçrama” gerçekleştirmeye kararlı olduğunu somut biçimde ortaya koyabilen bir Ankara’nın, Washington’daki “soykırım tasarıları” karşısında eli güçlenir.

Böyle bir Ankara, Obama’yı da 24 Nisan’da “soykırım” dememenin işlevi konusunda daha kolay ikna edebilir.

Yasemin Çongar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder