7 Temmuz 2009 Salı

GÜLAY PINARBAŞI

Müslümanlar İttifak Ederek Dinsizliği Ortadan Kaldıracaktır


Samimi Müslümanlar'ın ehl-i kitaba karşı adil, şefkatli ve merhametli bakış açıları vardır. Günümüzde bazı çevreler ehl-i kitap ile Müslümanlar'ın ittifak etmelerini istememektedir. İstememelerinin temel nedeni dünyada Allah'a olan inancın zayıflamasını istemeleridir. Bu amaçları doğrultusunda gerçekte barış ve hoşgörü dini olan İslam'ı yanlış bir imajla tanıtmaya çalışmaktadırlar. Yeryüzünü bir "barış ve esenlik yurdu" haline getirmeyi emreden İslam dinini, tam zıddı şekilde göstermeye çalışan bu çevreler, diğer dinlerin mensupları ile İslam dini arasında bir uyuşmazlık var gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Oysa dindar Hıristiyanlar ve dindar Yahudiler, Müslümanlar'ın yardımcılarıdır.

Ehl-i Kitap ve Müslüman'lar arasındaki birliktelik henüz İslam'ın doğduğu yıllarda şekillenmiştir. Bilindiği gibi o dönemde Müslümanlar, Mekke'deki putperestlerin baskı ve işkenceleri altında inançlarını korumaya çalışan bir azınlık durumundaydılar. Bu baskıların şiddeti nedeniyle bazı Müslümanlar Mekke'yi terk etmeye ve adaletli bir yönetime sığınmaya karar verdiler. Peygamberimiz Hz. Muhammed, onlara Etiyopya'daki Hıristiyan Kral Necaşi'ye sığınmalarını söyledi. Bu öğüde uyan Müslümanlar Etiyopya'ya gittiklerinde, kendilerini sevgi ve saygıyla karşılayan son derece adaletli bir yönetim buldular. Kral Necaşi, kendilerine Müslümanların teslim edilmesini isteyen putperest elçilerin isteklerini geri çevirdi ve Müslümanların, ülkesinde özgürce yaşabileceklerini açıkladı.

Hıristiyanların şefkat, merhamet ve adalet kavramlarına dayanan bu tavırları, Allah'ın Kur'an'da dikkat çektiği bir gerçektir. Bir Kur'an ayetinde şöyle açıklanmaktadır:

...Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir. (Maide Suresi, 82)

Her üç dinin mensupları Allah'ın tüm evreni yoktan yarattığına ve tüm maddeye sonsuz kudretiyle hakim olduğuna inanmaktadır. Allah'ın canlıları ve insanı mucizevi biçimde yarattığına ve insanın Allah'ın verdiği bir ruha sahip olduğuna iman etmektedir.

Bu nedenle dinsizliği körükleyen insanların tesadüflerle yaratılmış başıboş mahluklar oldukları iddiası, dindar Yahudiler ve dindar Hıristiyanlarca kabul edilmez. Ehl-i kitap inananları evrenin yaratılışında Allah'ın sonsuz aklını ve gücünü görürler. Allah'ın her an her şeyi yaratmakta olduğunu, dünyanın ve tüm varlıkların bir kaderi olduğuna iman ederler. Ölümden sonra dirilişe, cennet ve cehennemin varlığına, meleklerin varlığına iman etmektedirler.

Allah'ın varlığının delillerini görebilen ehl-i kitap dünyayı geçtiğimiz yüzyıl kana boğmuş olan dinsizliğin yaygınlaşmasının ne kadar tehlikeli olduğunu çok iyi bilmektedir. Günümüzde yaşayan ehl-i kitap neslinin çoğunun anneleri ve babaları veya büyük babaları ve büyük anneleri dinsiz ideolojilerin insanlara uyguladığı zulümlere şahit olmuş kişilerdir. Bu sıcak ancak acı tecrübe Hristiyan ve Yahudilerin yaşadığımız dönemde dinsizlik telkinlerine karşı mücadeleye yöneltmektedir. Yakın geçmişimizde Kosova, Bosna Hersek'de yaşanan insanlık dramlarının nedeni olarak Sırp din adamları ülkelerini sarmış olan dejenerasyonu göstermektedirler.1 İnançsızlıktan kaynaklanan ahlaki dejenerasyona karşı ehl-i kitap ve Müslümanlar, elbirliği ile fikri mücadele yürütmelidirler. Bu gerçekleştirilmediği takdirde dünyada, çıkar hesaplarından doğan politik kavgalar, savaşlar ve masum sivil halk katliamları devam edecektir. Allah bir Kur'an ayetinde inananları birlik olmaya şöyle çağırmaktadır:

İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)

Dinsizlik üzerine temellenmiş ideolojilerin dünyayı sardığı bir dönemde, dinler arasındaki benzerliklerin ön plana çıkarılması, ortak amaçlar için işbirliği yapılması gerekir. Allah Kur'an'da, Müslümanlarla ehl-i kitabı 'ortak bir kelimede' birleşmeye çağırmaktadır:

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. (Ali İmran Suresi, 64)

Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler bu şekilde ortak bir kelimede birleştiklerinde, birbirlerinin düşmanı değil dostu olduklarını anladıklarında, asıl düşmanın dinsizlik olduğunu gördüklerinde, dünya çok daha farklı bir yer olacaktır. Asırlardır süren çatışmalar, husumetler, korkular, terör eylemleri sona erecek ve 'ortak bir kelime' üzerinde sevgi, saygı ve huzura dayalı yeni bir medeniyet kurulacaktır.

1 TRT1 Kırılma Noktası-Sırbistan 8 Ekim 2007

1 yorum:

  1. ortak kelimeden kasıt, herkesin ortak bir noktaya gelmesi değil, İslam'da birleşmesidir. yazıda itikadi açıdan çok ciddi problemler var. dikkatli okuyalım...

    YanıtlaSil