8 Temmuz 2009 Çarşamba

REŞAT NURİ EROL

Bugün işsizlik sorununu çözelim

Hep "sorunlar"dan bahsediyoruz; sorunlar sorunlaar, sorunlaaar...

Çünkü her birimiz farklı ekonomik, siyasi, sosyal ve ahlâkî sorunlar içinde bunalmış durumdayız. Çağımız bunalım, buhran, musibet ve her türlü sorunlar çağı...

"Musibet" dedim de aklıma geldi.

"Bir musibet" şayet ondan gerçekten ibret alınabiliyorsa, "bin nasihat"ten yeğdir, iyidir, evlâdır; ama gerçekten o musibet nasihat olabiliyorsa öyledir.

Peki, şöyle bir düşünelim ve soralım bakalım:

-Başımıza gelen musibetler nasihat olabiliyor mu?

-Kriz veya krizler başımızdan geçtikçe çare ve çözümler üretebiliyor muyuz?

-Darbeler geldikçe, tekerrür ettikçe, bir daha bir daha geldikçe; tekrar edip de bir daha olmaması için alınması gereken tedbirleri alabiliyor muyuz?

-"Zalim düzen" her seferinde sillesini çok yönlü olarak vurdukça, bizler o en derin uykularımızdan uyanıp da "Adil Düzen" kurmak için bir şeyler yapıyor muyuz?

Yoksa, kahir ekseriyetin yaptığı gibi siz de şöyle diyenlerden misiniz?

-Amaaan, bu dünyayı ben mi kurtaracağım?!.

-Bu dünya böyle gelmiş, böyle gider!..

-Gideceği yere kadar gitsin!..'

-Bana ne! Bize ne!

***

Her çağın önemli bir sorunu vardır.

Bütün diğer sorunların yanında, her çağın bir de "ana sorunu" vardır.

Mesela, o zamanki Arabistan'da ana sorun, Kur'an'ın nâzil olduğu zamandaki ana sorun, "güvenlik sorunu" idi. Çünkü devlet yoktu.

O çağda önce o sorun çözüldü. Arap Yarımadası'nda ilk defa devlet kuruldu; Medine Devleti. Devlet kuruldu ve güvenlik sağlandı.

Bugün bizim yaşadığımız çağın "ana sorunu" ise -diğer bütün sorunların yanında var olan- "işsizlik sorunu"dur. İşsizlik sorunu en başta gelen sorundur.

İşsizlik sorunu sorunların anasıdır.

Elbette diğer sorunlar da vardır; pazar sorunu, enflasyon sorunu, kriz sorunu...

İşte bütün bu sorunları çözen "Adil Düzen"dir; "Adil Ekonomik Düzen"dir.

***

Bugünkü yazımın başlığında dediğim gibi; bugün işsizlik sorununu çözelim.

Madem ki en önemli sorun işsizlik sorunuymuş, sorunların anasıymış, o halde bugün bu soruna öncelik verelim ve çözüme kavuşturalım.

İşsizlik sorununu adım adım çözelim:

Birinci adım: Önce her çalışana faizsiz kredi verelim. Devlet olarak; sen bir yerde çalış, "emek kredisi" veya "çalışma kredisi" karşılığında parasını ben ödeyeyim diyelim.

İkinci adım: İşletmeye "işçilik kredisi" ve "ham madde kredisi" verelim; faizsiz verelim. Ambarda mal stok olsa da kredi verelim. Böylece işsizlik olmaz, sadece stoklar artar. Enflasyon da olmaz. Çünkü piyasaya sürülen para kadar da arz edilen mal vardır.

Üçüncü adım: Kredi yalnız faizsiz değildir; aynı zamanda icrasız kredidir, hacizsiz kredidir. Üretilen mal satılıncaya kadar itfa istenmez, ödeme istenmez. Üretilen mal ne zaman satılırsa o zaman kredi payı para olarak alınır veya mal olarak alınır.

Dördüncü adım: Halka "sipariş kredisi" verilir; hem de "faizsiz sipariş kredisi" verilir. Halk devre/dönem başında "peşin para" ile mağazalara, marketlere, alışveriş merkezlerine ve her türlü piyasalara sipariş yapar. Mağazalar tüccarlara, tüccarlar da iş yerlerine sipariş yapar. Siparişe göre üretim yapılır. Tüccar sipariş alır. Yerli işyerlerine sipariş verir. Sonra satar. Böylece piyasa canlanır, işsizlik sona erer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder