6 Temmuz 2009 Pazartesi

SALİH TUNA

Baykal'ın 2 ana günahının Sarıgül'e faydası

“Sosyal demokrat” liderlerimizin karşılaştırmalı faaliyetleri bakımından geçen hafta bir hayli bereketli geçti.

Baykal “orduya” sadakatini bir kez daha ortaya koyarken, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül gövde gösterisi yaptı Ordu'da.

Baykal bir garip adam!

“12 Eylül yargılansın…” lafı daha ağzında kurumadan, askerlere sivil mahkemenin yolunu açan yasaya isyan etti.

Böylece…

İki ana günahını birden sergilemiş oldu.

Birinci ana günahı:

Kendi sözüne sadakatsizlik…

İkinci ana günahı:

Vesayet rejimine sadakat…

Peki, taze ve enerjik “sosyal demokratımız” Mustafa Sarıgül, Baykal'ın bu iki ana günahını (kendi hesabına) sevaba dönüştürebildi mi?

Bakalım…

Ordu'da yaptığı konuşmada, “Türküm, doğruyum, Orduluyum…” buyurmuş.

E güzel…

“Çalışkanım” sözcüğünün yerine, “Orduluyum” ifadesini yerleştirmiş demek ki.

Lakin (farzımuhal) Malatya'da konuşursa ne yapacak?

“Çalışkanım” Ordu'ya rezerve, ama, “doğruyum” henüz boşta çok şükür!

Yani, “Türküm, Malatyalıyım, Orduluyum…” diyebilir rahatlıkla.

İyi de…

Erzincan'a yolu düşerse, bizzat kendi hemşehrilerine ne diyecek bakalım?

“Sayın hemşerilerim!.. 'Türküm , doğruyum, çalışkanım' deyiminde maalesef yer kalmadı!.. Sizi daha güzeline, 'Ne mutlu Türküm diyene!'ye yerleştireceğim, hiç merak etmeyin?..” mi diyecek?

Yani…

“Ne mutlu Erzincanlıyım diyene!..”

Olmaz değil mi?

Olsa da, sadece Erzincan'da, o da en fazla üç-beş gün yaşar; başka şehirde yaşamaz

O zaman…

“Türküm, doğruyum, Orduluyum…” sözü de, Ordu'nun dışında “çalışmaz”.

İmdi, eğri oturup doğru konuşalım:

Sarıgül'ün, Ordu'da sarf ettiği “masum” bir söze, Ordu'nun dışında sadık kalması mümkün değilken…

Baykal'ın “Darbeciler yargılansın!..” mealindeki sözüne, bütün bir Türkiye'de sadık kalmasını beklemek insafsızlık değil mi?

Uzun lafın kısası; Baykal'ın birinci ana günahını Sarıgül değerlendirememiştir.

Baykal'ın ikinci ana günahına gelince…

Baştan söyleyeyim: Bu günahın da faydası olmamıştır Sarıgül'e!

Baykal'dan aşağı kalmıyor çünkü.

Şu lafa bakar mısınız: “Baykal, Türkiye Cumhuriyet'ini değil, kendi koltuğunu korumaya çalışıyor…”

“Halkçı Sarıgül” sloganıyla karşılanan “solculuk” iddiasındaki bir lider, böyle mi konuşur?

Türkiye Cumhuriyet'ine kim saldırıyor ve Baykal kime karşı korumuyor Türkiye Cumhuriyeti'ni?

Hiç yakışık alıyor mu?

Sarıgül'ün Ordu'yu ziyaret vesilesi de gayet manidar: “Denizcilik ve Kabotaj Bayramı” etkinliklerine katılmak…

Şimdi selametli Besim Tibuk olacaktı ki; “Bu bayram Türkiye için kabotaj değil, sabotajdır…” diyecekti!

Baykal'ın 7 ana günahından sadece 2'si geçen hafta tebarüz etti. ( Diğer günahlarına başka zaman değiniriz. )

İkisini de ıskaladı Sarıgül.

Gönül isterdi ki; farkını koysun ortaya!

Maalesef olmadı!

Önümüzdeki 5 ana günaha bakacağız artık; inşallah 5 – 2 alır maçı.

Kendisini sevdiğim için naçizane bir önerim olacak.

Dersine iyi çalışsın!

Siyasette insana hep bildiği yerden sormazlar.

Hiç ummadığı anda “kıl” bir soruyla aklını alırlar da, haberi olmaz.

Haberi olunca zaten iş işten çoktan geçmiş olur!

“Turkuaz Hareketi” adıyla meydana atılan Ali Müfit Gürtuna'nın akıbetini hatırlasın.

Bir canlı yayın programında, “Mazotun fiyatını yarıya indireceğim…” demişti de, “Mazotun şimdiki fiyatı nedir?..” sorusunu yemişti hani.

Cevap veremeyince…

Hem kendini, hem de hareketini ossaat iptal etmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder