9 Temmuz 2009 Perşembe

HAYRETTİN KARAMAN

Hz. Ali döneminde muhalefet

Laik demokrasiler dine olmadığı gibi bir ideolojiye de dayalı olamaz; bütün dinler ve ideolojiler karşısında eşit mesafede olur. Türkiye de laik-demokratik rejim iddiasında ama laikliği veya kemalizmi bir ideoloji haline getirmiş, muhalefetle ilişkisini bu ideolojiye taraf olarak belirliyor. Resmi ideolojiye muhalif olanların hak ve özgürlükleri, "şiddet kullanarak rejimi değiştirmeye kalkışma" sebebiyle sınırlansa bu çağdaş hukuk ve uygulama ile örtüşür, ama bizde, şiddete başvurma dışında kalan muhalif söz ve eylemlerle de hak ve özgürlükler sınırlanıyor, partiler kapatılıyor, insanlar cezalandırılıyor.

Şeriatı kâmil manada uygulayan ilk dört halifeden biri olan Hz. Ali devrinde siyasi muhalefet (Havâric, Hâricîler) etkili olarak kendini göstermeye başlamıştı. Hz. Ali'nin bunlara karşı tutumu ve uygulaması, İslam siyaset teorisinde örnek olmuş ve Serahsî'nin Mebsût'u (Bağiy: Devlete karşı ayaklanma bahsinde) gibi kaynaklarda yerini şöyle almıştır:

Hz. Ali Cuma namazında, minberden halka hitap ederken (bizdeki ifadesiyle hutbe okurken) mescidin bir köşesinden Havâric (bir gurup Hâricî) ayağa kalkarak "Hüküm Allah'a aittir" diye bağırmaya başladılar. Hz. Ali sözünü kesti, onlara dönerek "Söz doğru ama söyleyenlerin maksadı hak ve doğru değil. Sizin mescidimize girip orada Allah'ı anmanızı, ibadet yapmanızı engellemeyiz, gücünüzü düşmana karşı bizim gücümüze eklediğiniz sürece sizi ganimetten mahrum etmeyiz, bize karşı savaşa girmedikçe de sizinle savaşmayız " dedi ve kaldığı yerden hutbesine devam etti.

Büyük İslam fıkıh alimi Serahsî (v.483/1090), yukarıdaki vakıayı aktardıktan sonra şu açıklamaları yapıyor (maddeler halinde özetliyorum):

1. Hâricîler, Hz. Ali hutbeye başlayınca onu şaşırtmak, ortalığı karıştırmak için bunu sıkça yaparlardı.

2. "Söz doğru, ama maksat doğru değil" derken Hz. Ali şunu kast ediyor: "Bu söz doğru, ama bunların maksadı, Muaviye ile mücadele ederken ihtilafın çözümünü (bu konudaki hükmü) hakemlere bırakmayı kabul ettiğim için beni tekfir etmektir (kâfir olduğumu ilan etmektir), bu sözü de bu maksatla tekrar edip duruyorlar; işte bu maksat yanlıştır, bâtıldır."

3. Hz. Ali, karşı taraf ona bunları yaptığı halde onlara "Kâfir" demiyor, "Kardeşlerimiz bize karşı cephe kurdular…" diyor, kendilerine muhalefet hakkı tanıyor, söz hürriyeti veriyor, silaha ve şiddete başvurmadıkları sürece cezalandırma yoluna gitmiyor.

4. Muhalifler Hz. Ali'ye açıkça "kâfir" deselerdi bu ağır bir hakaret olurdu ve hapis vb. ceza verilebilirdi, onlar bu hakareti üstü kapalı, dolaylı, ima yoluyla yaptıkları için kendilerine hakaret cezası da uygulamıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder